Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklendiği gibi oldu birkaç gün önce. Başta AKP milletvekilleri konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Acaba demokrasinin önü tıkandı mı? Meclis işlmez duruma geldi mi?
AKP çalışma sınırlarını türbana göre koyuyorsa buna bir engel koyuldu. Meclis her zaman doğru kararlar almaz. Bu da yanlış kararlarından biriydi.
Demokrasinin değil, türbanın önü tıkandı! Meclisin çalışmasına herhangi bir engel koyulmadı.
“Esas değil şekil yönünden incelemeli Anayasa Mahkemesi!” söylemleri var ortalıkta. Bu hukuki bir inceleme. Bunu bırakalım hukukçular yapsın. Ben vatandaş olarak incelerim.
Yapılmak istenen türban değişikliğini anayasamızın değiştirilemez maddelerini delmeye yarayacak bir adım olarak görüyorum.
Birkaç çözüm önerisi de var bu kriz durumu için;
- Senato getirilsin.
- Anayasa Mahkemesi’nin aldığı yanlış kararların yürütmesinin durması için meclisin 1/3’ünün oy birliği.
Bunlar oldukça vahim bir durumun göstergesi. Krizi önleyici çözümler değil, günü kurtarmanın hesapları bunlar.
“Anayasa mahkemesinin kararı hukuki değil, siyasidir” başlıkları tüm gazeteleri süsledi kararın ertesi günü, birçok siyasetçi çıkıp aynı şeyi söyledi… Birkaç ta bilim insanı…
Anayasa, hukuki olduğu kadar siyasi bir metindir zaten.
Bunu en güzel şekilde Süheyl Batum örneklendirdi tv ekranlarında :
“Anayasanın ilk dört maddesine dokunmayalım, seçimlerle ilgili maddesinde seçimler beş değil de yüz yılda bir yapılacaktır değişikliğini yapalım. Şimdi eğer anayasa mahkemesine aynen bugün verdiği bu karara olan tepkinize göre istediğiniz gibi davransa, yani inceleme bu türban kararına karşı çıkanların istediği gibi yapılsa, seçimlerin yüz yılda bir yapılmasının da şeklen anayasaya aykırı bir tarafı yoktur. Ama bunun aslında anayasanın ilk üç maddesine aykırı olduğu çok açıktır. Ve anayasanın bu değişikliği iptal etmesi tabiki de en doğal şeydir.”
Hukukçuların neredeyse tamamı, bilim insanlarının neredeyse tamamı bir görüş birliği içerisindeler : Karar yerindedir ve mahkeme yetki sınırları içerisindedir.
Bütün sorunun kaynağının halkı oradan oraya bir torba kömür ve türbanla sürükleyen iktidar partisinde olduğu çok açık. “Biz”, “siz” tartışmalarını başlattıkları gibi şimdi de ikiye bölüp birbirine düşürmeye çalışıyorlar bu insanları…
Açıkçası türbanın siyasi konu olmasından rahatsızım ama üniversitelerin mezuniyet törenlerinde yaşanılan saçmalıklardan da rahatsızım. Ortada türban ve başörtüsü arasındaki fark hakkında bir tartışma var, bilmem şurdan bağlanırsa türban ordan bağlanırsa baş örtüsü olurmuş.
İki tarafta saçmalıyor. Ve bundan rant saplıyorlar. Ama malesef ortada bir sorun var ve bu sorunun çözümünde halkın sesi dinlenmeli. En kesin çözüm referandum olsa da bunca sıkıntı içinde bunlarla uğraşmak da saçma geliyor açıkçası. Ama neylersin. Vatandaş olarak elimiz kolumuz bağlı. Ne idüğünü bilmeden seçtiğimiz üç beş insan tarafından yönetiliyoruz. Buna da demokrasi diyoruz.
Parası olan çıkıyor, kurulan bir tezgahta, parasının karşılığını alacağını bildiği için, basıyor yüz bin doları, millet vekili oluyor. Biz de buna demokrasi diyoruz. Ne diyim :S
AKP’nin alehine alınan her karar “siyasi” oluyor zaten, hiç hukukî olmuyor :)
– Kapatma davası açılır, yargıtay başsavcısı “siyasi” bir karar almıştır
– Yargıtay kendisine yapılan baskılardan rahatsız olduğu söylemek için bir bildiri yayınlar, yargıtay erki “siyasi” davranmıştır
– Danıştay, yargıtayın bildirisine destek verdiğini belirtmek için yeni bir bildiri yayınlar o da “siyasi” bir karardır
– Anayasa mahkemesi “türban” kararını 2’ye karşı 9 oyla geri çevirir bu da “siyasi” bir karardır.
Allah aşkına ne zaman alınan bir karar siyasî değil de hukukî olacak sizin için?