Seth Godin‘in Köfte Üstü Krem Şanti dediği olay, sevilen yemeklerden bir olan köftenin yeni pazarlama araçlarıyla bu yemeğin sosu olarak sunulması. İkisi birlikte kulağa pek hoş gelmiyor. Seth Godin‘in üstünde durduğu konu da bu. Yeni pazarlamayla yemeğin birbirini tamamlaması, uyumlu olması gerektiğini örneklerle vurguluyor.

Ağ günlükleri üzerinde de çok durmuş. Tüketicilerin sesi olduğu için. Kişilerin ağ günlüğü tutup tutmamalarına da aşağıdaki şekilde yaklaşıyor.

Ağ Günlüğünüz olmalı mı?

  • Eğer söyleyecek ilginç sözleriniz ve bunları söylemeye cesaretiniz varsa,
  • Eğer iletişim kurmak istediğiniz insanlar söyleyeceklerinize özel bir ilgi duyuyorsa ve günlüğünüze erişme zaman ve olanağına sahipse,
  • Eğer doğruları söylemeye niyetiniz varsa,
  • Eğer bu işi aylar boyu hatta belki de yıllar boyu sürdürebilecekseniz, ağ günlüğünüz olmalı.
to_blog_or_not_to_blog

Kitaptan altını çizdiklerim:

  • İnternet, fazla zaman harcamadan konunun özünü kapıp sonra yine sörf yapmaya devam etmek isteyen herkese bölümleri değil, yalnızca paragrafları okumanın yeterli olduğunu öğretti.
  • Kapı kollayıcı: Bir organizasyonla ilgili istediği haberleri yayınlatıp istemediklerini devre dışı bırakarak gündem yaratan ve kamuoyunun gerçek olaylara dair bilgisini yönlendiren kimselere verilen ad.
  • Neyi satabileceğimize inanıyorsak onu üretiriz.kofte_ustu_krem_santi_seth_godin
  • Ödün vermekten kaçının. Tercihte bulunurken hiç kimse yeterince iyi olmayan bir şeyi tercih etmez. Her şeyin birbiriyle iç içe geçtiği bu devirde, kıyıda köşede kalanı kim tercih eder ki? Her şeyin şeffaf olduğu bir dünyada gizli kapaklı şeylerden uzak durur herkes.
  • Başarısız oldular çünkü ödün vermeleri izledikleri rekabet stratejilerine zarar verdi. Her şeyin tercihe dayalı olduğu bir dünyada, ödün vermeye dayalı çözümler kolay kolay başarıya ulaşamaz.
  • Wedgwood, çömlekçilerin yanında çıraklık yaparak yetişenleri işe almamıştır. Bunun yerine hiç eğitim görmemiş elemanları işe almış ve onları bizzat kendisi eğitmiştir. Kendi yolunu kendisi belirlemiştir. Birine bir işi sıfırdan öğretmenin, o işi bilen birine bildiklerini unutturmaktan çok daha kolay olduğunu fark etmiştir.
  • Yaptığınız işlerin altına imzanızı atın.
  • Büyük bir fabrika kurun ve bu fabrikanın size en uygun görünen su kanalının kenarına konuşlandırılması için elinizden geleni yapın.
  • Tehlikeli avantaj: Üretim ve istikrar konularında risk almayı gerektiren yeni yüksek teknolojilere verilen ad.
  • Herhangi bir piyasada tüketiciye ne kadar çok seçenek sunarsanız kazancınız da o oranda artmaya başlar.
  • Dilediğiniz şeye istediğiniz anda sahip olmak.. İnternet işte bu arzunun evrenselleşmesini sağladı.
  • Yeni pazarlar ortaya çıkar, daha önce hiç bilinmeyen ama son derece kazançlı olanlar. Bu konudaki üç zorluk apaçık ortada: 1- Henüz keşfedilmemiş bir pazar bulun. 2- Öyle çarpıcı şeyler ortaya çıkarın ki o pazardaki insanlar kedilerini sizi bulmaya zorunlu hissetsinler. 3- Bu pazarlardan yeteri kadarını kullanarak bir iş sahası yaratın.
  • Ürünlerini kendi üretmeyen firma; aslında daha yenilikçidir, kendini daha hızlı geliştirir ve modayı daha yakından takip eder. Peki neden? Kafasını fabrikayla yormak yerine, kendini tamamen pazara odaklayabilir.
  • İsteksiz çalışanlar, kullandıkları cihazları birbiriyle kıyaslamak konusunda pek isteklidir.
  • İnsanoğlunun temek arzusu: Bağlantı kalitesinin ve hızının artırılması.
  • Reklamcıların büyük fikirleri pek işe yaramıyor artık. Günümüzde büyük fikirlerin, ürünün kendisiyle iç içe olması gerekiyor.
  • Ama dağıtım, günümüzde daha etkileşimli ve daha kolay. Daha geniş kitleleri daha kolay ulaşabilirsunuz. Üretim ise bir avantaj olmaktan çok, bir engel.
  • Daha önce de bahsettiğimiz gibi, pazarlama, genellikle bir huniye benzer. Dikkatler huninin üst tarafına doğru yoğunlaşmıştır ama satışın gerçekleştiği yer huninin alt tarafıdır. Bu süreç sapla samanı, diğer bir deyişle satın alma olasılığı olanlarla ürünle hiç ilgisi olmayanları ve satın alma gücüne sahip olmayanları birbirinden ayırır.
  • Kendi haline bırakılan ürünler, hizmetler ve pazarlama kampanyaları genel olarak daha etkileyici olma eğilimindedir.
  • Başarılı olmak istiyorsanız, iki şeye gereksiniminiz var: “Konuşulmaya değer bir şeyler ortaya koymak ve insanların bu şeyler hakkında konuşabilmesini kolaylaştırmak.”
  • Marc VitelliGüçlüklerin üstesinden gelebilmeyi öğrenmenin tek yolu, büyük düşünmek ve arada bir ayağınıza gelen fırsatları değerlendirerek işe yaramayan eşyalarınızı evinizin ya da garajınızın önüne açacağınız sergiyle pazarlayabilmekten geçer.
  • Garaj satışı, işe yaramaz neyiniz varsa kurtulmak için kesinlikle birebirdir.
  • Gökyüzüne bakanlar Superman’i çok önemsediklerinden değil, herkes oraya baktığı için bakıyorlar.
  • Twitter, 2006 yılının Mart ayında halka takdim edildi. Birkaç gün içinde sitenin kullanıcı tarifiği ikiye katlandı. Kullanıcı sayısı aylar boyunca her hafta ikiye katlanmaya devam etti çünkü kritik kitleye ulaşılmıştı.
  • Gruplar aracılığıyla yayılan fikirler, bireylere iletilen fikirlerden çok daha güçlüdür.
  • Akımlar, değişim ve büyümenin özünü oluşturur. Bir akım, toplum içinde tutkuyla yayılan ve değişime neden olan bir fikir, herhangi bir reklamdan çok daha güçlüdür.
  • Akımlar çoğu zaman, küçük şirketler ya da tutkulu bireyler sayesinde birdenbire ortaya çıkıverir.

Kritik Kitle kontrol listesi

  • Daha fazla kullanıcının olması, fiyatların aşağı düşmesini ya da iletişim gücünün artmasını sağlayarak diğer kullanıcılara yarar sağlıyor mu?
  • Az sayıda müşterimiz olduğunda aşikar olan sorunlarımızı çözmek için kitlelere bel bağlayarak hatalı bir yol mu izlemiş oluyoruz?
  • Kritik kitlenin faydasını görmeden önce, ihtiyacımız olan kullanıcı sayısını nasıl azaltabiliriz?
  • Düşünce tarız önemli mi? “İnsanlar bir bir müşterimiz oluyor” diye, herkesin müşterimiz olacağını mı düşünüyoruz? Böyle düşünüyorsak, bu takıntılı düşünceden nasıl kurtulabiliriz?