Şimdiki Amerika Birleşik Devletleri’nin kızılderili kanı üzerine kurulduğunu biliyorsunuzdur. İlk kuruluş zamanlarındaki demiryolu hikayesi ile ilgili bir dizi var; Hell on Wheels. Bu dizinin altıncı bölümündeki bir konuşma dikkatimi çekti ve paylaşmak istedim.

Bir pazarlık söz konusu. Kızılderililer ile diğerleri arasında. Dizide kızılderililer topraklarına tehdit olarak algıladıkları bir beyaz grubu öldürüyor. Bundan sonra kapitalizm, kızılderilileri pazarlık masasına davet ediyor. Aşağıdaki gibi bir sahne var.

hell_on_wheels

Hell on Wheels – Pazarlık masası

Masadakileri sağdan sola doğru sayarsak:

  • Kızılderili kabilesinin şefi
  • Misyoner (ilk fetih içeride başlar)
  • Güvenlik (kapitalist işverenin pis işlerini yapan koruyucu)
  • Senatör (hükümet adamı)
  • İşveren Kapitalist (rolü oturmuş adama)

İ: Ne dediğimi anlıyor musunuz?

K: Dilinizi biliyorum.

İ: Çok güzel. Senatörün geliş amacı halkınıza daha güzel bir hayat sunmak.

K: Neden daha güzel?

İ: Şu an sahip olduğunuzdan..

K: Sahip olduğumdan memnunum.

S: Demek istediğinizi anlıyorum. Fakat halkınız taş devrinde yaşıyor. Şu anda fevkalade bir sanayi devriminin eşiğindeyiz.

M: Kendisi anlamıyor.

İ: Şef, şef. Birleşik Devletler Hükümeti sana kendi vatanına sahip olma imkanı sunuyor.

K: Bizim vatanımız zaten var.

S: Hayır, o size ait değil. Birleşik Devletlere ait.

K: Satın aldılar mı peki?

S: Hayır.

K: Takas yoluyla mı edindiler peki?

İ: Öyle bir şey değil. Biz…

K: Öyleyse nasıl oluyor da onların oluyor?

M: Haksız sayılmaz.

İ: Teklifimizi kabul edersen bizon avlamak ya da çayırlarda yaşamak zorunda kalmayacaksınız. Size iyi bakılacağı konusunda ülkene güvenebilirsin.

K: Siz, ülkemin bir parçası değilsiniz.

İ: Size ayrılmış bölgede yaşamayı kabul ederseniz ihtiyacınız olan her şeyi tedarik edeceğiz.

K: Sizden gelecek hiçbir şeye muhtaç değiliz.

İşveren sinirlenip masadan kalkar.. :)