Da Vinci’nin Bilimi, asıl adı ile Leonardo’yu çocukluğundan ölümüne kadar biyografi tadında, büyük dehanın düşündükleri, fikirleri ve icatları ile anlatan başarılı bir araştırma.

Leonardo da Vinci’ye yalnızca ressam demek büyük haksızlık olur; Mühendis, teknik ressam, tasarımcı, mucit, yazar, araştırmacı, gözlemci, mimar, şehir planlamacı, danışman, biyolog vb. daha nice tanım atayabiliriz bu bilim insanı için.

Gayrı meşru bir çocuk olduğu için eğitim hayatında biraz dışlamaya maruz kalmış. Tahminim bu sebeple ki Da Vinci resim üzerine olan not ve araştırmalarının dışındaki bilgisini, yaşarken paylaşmaya pek yanaşmamış.

Altı bin sayfa not aldığı tahmin ediliyor; Birçok insanın hayatı boyunca okuduğu kitapların sayfasından çok.

Yaşadığı 1452-1519 yıllarındaki eğitim ve toplam dünya bilgisini baz alalım. Leonardo Da Vinci’nin Bilimi çağının çok ötesinde. Başka çağlarda etki etmiş, yaşamış başka kimsenin bu orantıda çalışmalar yaptığını düşünmüyorum.

Yazar Fritjof Capra da iyi bir araştırma ile Da Vinci’nin Bilimi kitabında bunu yansıtıyor.

Da Vinci’nin Bilimi kitabından altını çizdiklerim:

  • “Devam etmeden önce bazı deneyler yapacağım. Niyetim önce deneyi aktarmak, bunun ardından muhakeme yoluyla bu deneyin neden bu şekilde işlemek zorunda olduğunu göstermek. Doğanın etkileri konusunda tahminlerde bulunmak isteyenlerin uyması gereken doğru kural da budur.” Da Vinci
  • Onun 100.000 çizim ve 6.000 sayfanın üzerinde not içerdiği söylenen külliyatı ve ilgi alanlarının uçsuz bucaksız çeşitliliği, farklı akademik ve sanat disiplinlerinden gelen birçok akademisyeni kendine çekmiştir.
  • “Ruhun penceresi olduğu söylenen göz, duyusal farkındalığın doğanın sonsuz işleri üzerine sık sık, muhteşem bir biçimde düşünmesini sağlayan temel araçtır.” der.
  • “Resim bilimi, vücut bulmuş varlıkların yüzeyindeki bütün renkleri ve varlıkların yüzeyler tarafından sınırlandırılmış biçimlerini kapsar.. Resim, formların bütün özellikleri üzerine felsefi ve sofistike bir biçimde düşünür.. Gerçekten de resim bir bilimdir, doğanın meşru kızıdır, çünkü doğadan doğmuştur.” 
  • “Resim perspektife dayanır, perspektif de gözün işlevi hakkındaki ayrıntılı bir bilgiden başka bir şey değildir.” der.
  • “Eserleri kısaltanlar, bilgi ve sevgiyi yaralar… Hakkında tam bilgi vermeye yemin ettiği şeylerin parçalarını kısaltmak için bütünsel olarak ortaya konmuş şeylerin büyük bir bölümünü dışarıda bırakanın ne değeri vardır ki? İnsan ahmaklığı! Ağacın kereste yapmaya yaradığını göstermek için tümü yapraklarla, çiçek ve meyvelerle bezenmiş bir ağacı çıplak bırakan insanla aynı hataya düştüğünüzü görmüyorsunuz.”

Sonsuz Lütuf

  • Bu çizimlerde, hayvanların hareketlerini ve “altın oranlarını” en ince ayrıntısıyla verebilmek için keskin gözlem yeteneğini kullanmıştır.
  • Her çeşit makine tasarlama konusundaki yeteneği ve İtalya yarımadasındaki bitmek bilmez politik çatışmalar, Leonardo’ya danışman askeri mühendis ve mimar olarak çalışmanın maddi bağımsızlığını korumanın en iyi yollarından biri olduğunu gösterir.
  • Solak olması ve tüm yazılarını aynaya bakarak sağdan sola yazması konusunda çok yazılıp çizilmiştir. Aslında iki eliyle de yazabiliyordu. Fakat kişisel notlarını alırken, birçok solak gibi daha hızlı yazabilmek için sağdan sola yazmayı tercih etmiştir. Diğer yandan, Bramly’nin söylediği gibi bu sıra dışı yazma stili, gizeme dayanan tarzına da çok uygundu.
  • Dehaya işaret eden ikinci çarpıcı özelliği, normalden çok daha yoğun ve uzun süre konsantre olabilme gücüdür.
  • Dehanın özelliği olan, büyük bir enformasyon yığınını tutarlı bir bütün olarak, tek bir gestalt formunda ezberleyebilme yeteneği, yoğun konsantrasyon güçleriyle yakından ilgilidir.

Evrensel İnsan

  • Leonardo Da Vinci, canlı sistemlerin temel yapı ve süreçlerini birbirine bağlayan kalıplara yoğunlaşan bilimciler silsilesindeki ilk bilimcidir. Bugün bu bilim yaklaşımı “sistemik düşünme” olarak adlandırılıyor.
  • Orta çağda eğitimin Artes Liberales olarak bilinen yedi dalı gramer, mantık ve retorik adı verilen “trivium” ile aritmetik, geometri, astronomi ve müzikten oluşan “quadrivium” dan oluşuyordu.
  • Karmaşıklık kuramına göre, yaratıcılık – yeni formların yaratılması – bütün hayatın temel özelliğidir ve Leonardo’nun hassas ön çizimlerinde açığa çıkardığı sürecin ta kendisini içerir. İddia edebilirim ki, en yaratıcı kavrayışlarımız bu tip belirsizlik ve karmaşa durumlarından çıkar.
  • Kemp’e göre “19. yüzyıla kadar kimse, olayların yakalanması zor karmaşıklığını tasvir etmede, onunla karşılaştırılabilecek düzeyde bir hassasiyete ulaşmış değildir.”
  • Sforza ahırlarında yaşayan safkan atları çizerek uzun saatler geçirirken, bir yandan da saman ve su için otomatik tedarik hattı ve sıvı gübre için atık kanalı içeren model bir ahır tasarlıyor ve eskizini çiziyordu. 
  • Bu icatların birçoğu, zamanı için sıra dışıydı. Bunların arasında abralar sayesinde otomatik olarak açılıp kanan kapılar, aydınlatma şiddeti değişen bir masa lambası, katlanan mobilya, sonsuz imge oluşturan sekizgen bir ayna, içinde “et, ateşin orta ya da kuvvetli seviyesine bağlı olarak yavaş ya da hızlı çevrilecek” yazan , ustaca yapılmış bir şiş vardı. Daha endüstriyel icatlar arasında zeytinyağı presi ve dokuyan, ören, kenevir ipliği büken, keçe kesip düzelten ve iğne yapımı için çeşitli tekstil makineleri vardı. Leonardo, hayatı boyunca azimli bir mucit olarak kaldı. Ona atfedilen icatların 300 kadar olduğu tahmin ediliyor. 
  • Leonardo için bir şeyin nasıl çalıştığını bilmek yeterli değildi, niye çalıştığını da bilmesi gerekiyordu.
  • Milano’ya 1482’de geldikten kısa süre sonra şehirde vebaya şahit olduğunda, salgının yıkıcı etkilerinin büyük oranda Milano’nun kötü sağlık koşullarından kaynaklandığını fark etmişti.
  • Şöyle bir çıkarsamada bulunuyordu: “Havanın durgunluktan kirlenmesini önlemek için hızlı akan bir nehre ihtiyaç var, kanallar açılırsa bu şehrin düzenli olarak temizlenmesinde de faydalı olacaktır.”
  • Şehri nehir boyunca her biri yaklaşık 300.000 insan içerecek on kasabaya bölmeyi önerdi. Bu şekilde “hepsi keçi sürüsü gibi toplanmış, birbirinin sırtına binmiş, kötü kokusuyla veba ve ölüm tohumları saçan bu kadar büyük bir insan yığınını dağıtmış olursunuz.” diyordu.
  • Ölümünden iki yıl önce, Fransa kralı ondan yeni bir başken ve kraliyet ikametgahı için planlar çizmesini istediğinde, şehir tasarımı üzerine kafa yormak için bir fırsat daha yakalamış oldu. Bir kere daha sadece göz kamaştırıcı çeşmeler ve şehri bir baştan diğerine kat eden kanallar için değil, sulama, ulaşım, şehrin temizlenmesi atıkların ortadan kaldırılması için su sağlayacağı bir şehir tasarladı.
  • Mesela, tiyatro tarihinde ilk döner sahneyi icat eden Leonardo idi. Ayrıca, gösterinin başlangıcında perdenin yere atılması adetine karşı, perdeyi kaldıran mekanizmayı icat eden de o olmuştu.
  • Fransız filozof Rene Descartes bilimi bir ağaca benzetmiştir. Şöyle yazar, “Kökler metafiziktir, gövde fizik, dallar da tüm diğer bilimler.” Descartes’in metaforunda fizik, metafiziğin içinde kök salar ve tüm bilimlerin temelidir. Buna karşılık, Leonardo’nun bilimi gördüğümüz üzere tek bir temele indirgenemez. Onun gücü tek bir gövdeden değil, pek çok ağacın dallarının karmaşık bağlantılılığından gelir.

Floransalı

  • Leonardo’nun sanatı ve kültürü esas Floransa’da kök salmıştır.
  • Gayrı meşru bir çocuk olan Leonardo üniversiteye gitmekten men edilmiş, bu yüzden scuola di lettere’ye de gönderilmemişti. Onun yerine çıraklığa başladı.
  • Kırk yaşına geldiğinde kendini savunmak için şöyle yazar: ” Farkındayım, okumamış olduğum için birtakım haddini bilmez adamlar bana güvenmemekte haklı olduklarını düşünüyorlar. Aptal ahali! İlgilenmediğim konuların, başkalarının sözlerine bakarak değil de deneyime dayanılarak oluşturulduğu için daha değerli olduğunu bilmiyorlar. Ve doğa, iyi yazmış olanların öğretmenidir.”
  • Leonardo’nun çıraklığı boyunca Floransa’da 54 mermer atölyesi, 40 kuyumcu, 84  ahşap işlemeciliği atölyesi, 83 ipek, 270 de pamuk atölyesi vardı.
  • Leonardo, Verrocchio’nun atölyesinde sadece çeşitli sanatsal ve teknik becerilerle değil, birçok heyecan verici fikirle de karşılaşmıştı. Bottega, aynı zamanda güncel olayların tartışıldığı bir mekandı. Gezgin yazar ve filozoflar, şehirden geçerken atölyeleri ziyaret ederlerdi. Verrocchio’nun bottega’sı zamanın önde gelen artistlerini çekiyordu. 
  • 15. yüzyıl Floransa bottega’sı eşsiz bir sanat, teknoloji ve bilim sentezi sergiler ve bu en çok Leonardo’nun olgunluk dönemi eserlerinde açığa çıkar.
  • Leonardo’nun sanatsal ve entellektüel gelişiminde Verrocchio’nun atölyesinde geçirdiği yıllar çok önemlidir. Çalışma tarzı ile sanat ve bilime yaklaşımı, bu atölye kültüründe uzun zamanda edindiği deneyimle şekillenmiştir.
  • Leonardo yirmi yaşına geldiğinde usta bir ressam olarak saygı görmeye başladı ve 1472’de Compagnia di San Luca olarak bilinen ressam loncasına kabul edildi.
  • Ressamlar loncasına kabul edildikten sonra Verrocchio’nun atölyesinde beş yıl daha kaldı, ama artık asistandan ziyade ustayla eşit seviyede, onunla birlikte çalışan biri olarak işe alınmıştı.
  • Bir problemi çözmeye çalışırken eşzamanlı olarak birçok alanda araştırma yapıyordu.
  • Leonardo ressam olarak kariyeri boyunca yüz ifadeleri ve etkileyici jestlerdeki duygusal incelikleri (ruhun hareketlerini) yakalayabilme ve onları karmaşık bir kompoziysona yerleştirme konusunda ünlenmişti. Bu sıra dışı yetenek, erken dönem Meryemler’inde görünmeye başlamış, doruk noktasına da Son Akşam Yemeği ve diğer olgunluk dönemi eserlerinde ulaşmıştır.

İyi Geçirilmiş Bir Hayat

  • Monte Rosa’ya tırmandı. “Avrupayı sulayan dört nehri, Ren, Rhone, Tuna ve Po nehirlerini görebiliyordu.
  • Leonardo, mimari ve askeri mühendislik danışmanlığı için ve okkalı resim siparişleri için çok aranılan biriydi.
  • Leonardo’nun özellikle askeri mühendislik ananındaki danışmanlık görevleri, onun kuzey İtalya’daki diğer şehirlere yolculuk yapmasını gerektiriyordu, böylece Floransa’daki ikinci dönemi birçok geziyle kesintiye uğramıştır.
  • Arno nehrinin kollarının bazı çizimlerinde , suyun nehirde akmasıyla kanın vücut içindeki dolaşımı arasında çarpıcı bir benzerlik yakalamak için mavinin değişik tonlarını kullanır. Bu, suyu yaşayan dünyanın damarları olarak gördüğünün güzel bir kanıtıdır.
  • Imola’da  Rönesans’ın en önemli figürlerinden biri olan ünlü politikacı ve yazar Niccolo Machiavelli’yle tanıştı. Parlak bir entellektüel olan Machiavelli, aynı zamanda ünlü bir şair ve oyun yazarıydı. Leonardo’nun ondan etkilenmiş olması muhtemeldir; uzun seneler arkadaş kaldılar.
  • Gözlemleri ve analizleri onu insanın mekanik kanat desteğiyle uçuşunun anatomimizin sınırları yüzünden mümkün olmayabileceği sonucuna götürdü. Kuşların çok güçlü göğüs kasları olduğunu ve bunlar sayesinde kanatlarını insanların hareket ettiremeyeceği bir güçle hareket ettirdiklerini gözlemlemişti. Fakat fırlayarak uçma ya da havada süzülmenin belki mümkün olacağını iddia etti.
  • Sanatçıyı Fransız sarayına sıcak bir şekilde kabul etti ve ona hanedandan biriymiş gibi davrandı. Leonardo’ya belirli işlere bağlı olmayan cömert bir aylık bağlandı ve her türlü sanatsal ve teknik projede görüşü alındı.
  • Mühendislik projelerinde, yapı ve şehirlerin, günümüz terimleriyle ifade edecek olursak, açık sistemler oldukları ve sistemin sağlıklı kalabilmesi için insanların, malların, yiyeceğin, suyun ve atığın serbestçe hareket etmesi ve akması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini yeniden canlandırdı.
  • 1518’de “Tıpkı iyi geçirilmiş bir günün arkasından gelen huzurlu bir uyku gibi, iyi geçirilmiş bir hayat da mutlu bir ölüm getirir.” diye yazmıştı.

Rönesans’ta Bilim

  • Rönesans, coğrafi keşfin altın çağıydı. 1600 dolaylarında, bilinen dünyanın sınırları orta çağdakinin iki katına fırlamıştı. Yepyeni bölgeler, yeni iklimler ve doğanın yeni yönleri keşfediliyordu. Bu keşifler biyolojiye ya da o zamanki adıyla doğa tarihine büyük bir ilginin doğmasına yol açtı. Büyük çaplı okyanus seyahatleri gemi yapımında, kartografide, astronomide ve gemicilikle ilgili diğer bilim ve teknolojilerde sayısız gelişmeye yol açtı.
  • Bireysel ruhun, mikro ve makrokozmos arasındaki temel analojiye dayanarak, tüm evreni hareket ettiren kuvvetin bir parçası olduğuna inanılırdı. Buna göre, bireyin bilmesi, evrensel bilme sürecinin bir parçası olarak görülürdü. Platon buna anima mundi, “dünyanın ruhu” demiştir.
  • Semavi bölgenin kusursuzluğunun gezegenlerle yıldızların kusursuz daireler içinde hareket etmesinden kaynaklandığı konusundaki Platonik fikri benimsedi. Aristoteles, Platon’un ilahi ruhların semavi cisimlerde bulunduğu ve dünyadaki hayatı etkilediği şeklindeki fikrini de kabul etti. Bu fikir, ortaçağ astrolojisinin temelidir ve Rönesans’ta hala çok popülerdi. Fakat Leonardo bu görüşü çok net bir biçimde reddetmiştir.
  • Özellikle, 9. yüzyılda yaşamış Muhammad al-Khwarzimi’nin Kitab al jabr’ı o dönemin cebiri üzerinde son derece etkili olmuştur. Metnin başlığında geçen Arapça al jabr (bir araya getirme) kelimesi bugünkü modern terim cebirin (batı dillerinde algebra) etimolojik kökenidir.
  • Dönemin Rönesans’ta çok etkili olacak bir başka Müslüman bilgini Arap matematikçi İbn Heysem’di. Perspektif bilimi üzerine geometrik optik ve görüşün geometrik ilkeleriyle ilgili ayrıntılı tartışmalar ile gözün anatomisine de yer veren çok parlak bir deneme yazmıştı.
  • 17. yüzyılda, Descartes, cebir denklemlerini eğri ve düzlemlerle ilişkilendiren bir yöntem geliştirdi. Analitik geometri olarak bilinen bu yöntem, Descartes tarafından bulunmuş olan ve onun adını taşıyan Kartezyen koordinatları içerir.
  • Hipokrat’a göre sağlık, yaşadığımız çevrenin üzerimizdeki etkileri ile insan doğasının çeşitli bileşenleri arasında bir denge durumu gerektirir.
  • Leonardo, hiçbir zaman dıp okumadı. Aslında hekimlerden pek hoş bahsetmez. Anatomi çizimlerinin olduğu bir yaprakta, “Sağlığınızı korumaya bakın. Bunda da hekimlerden ne kadar uzak durursanız o kadar başarılı olursunuz.” der.

Deneyimden Doğan Bilim

  • Günümüzde modern anlamıyla kullanılan bilim kelimesi, bilgi anlamına gelen Latince scientia’dan gelir.
  • Doğruyu tanımlarımız ile tanımladığımız olaylar arasındaki kesin uyuşum oralak tarif edecek olursak, bilimde hiçbir zaman doğruyla uğraşmayız. Her zaman sınırlı ve yaklaşık bilgiyle uğraşırız.
  • Louis Pasteur’un ifadesiyle, “Bilim, doğa olaylarının özüne adım adım inerken incelik kazanan sorulara verilen kesinlikten uzak yanıtlarla ilerler.”
  • Leonardo’nun 15. yüzyılda doğa felsefesine getirdiği devrimci değişim, biliminin doğayı doğrudan gözlemlemeye dayanmasıydı.
  • “Tüm bilgilerimiz duyularımızdan kaynaklanır.” diye not etmişti. “Bilgelik, deneyin kız kardeşidir.”
  • “Bir olay hakkında genelleme yapmadan önce, onu iki ya da üç kez test edin ve testlerin aynı sonucu verip vermediğini gözlemleyin.”
  • Mesela, çeşitli ara kesitleri olan bir kanalın içinden geçen suyun akışını, genişliği yer yer değişen bir sokakta yürüyen insan sıralarından oluşan bir model kullanarak temsil etti.
  • Kant’ın da 18. yüzyılda “kendi kendini organize etmek” olarak ifade ettiği gibi, tüm doğa olaylarının temelde birbiriyle ilişki içinde ve birbirine bağlı olduğunu, organik bir bütünün her parçasının karşılıklı birbirini oluşturduğunu çok iyi biliyordu.
  • Leonardo’nun bir sistemin statik dengede durması için moment toplamlarının herhangi bir noktada sıfır olması gerektiğiyle ilgili ilkeyi bulması, statiğe yaptığı en özgün katkıdır. Zamanının ortaçağ ağırlık biliminin oldukça ötesine geçmiştir.
  • Leonardo, sürtünme ve aşınmayı azaltmak için otomatik yağlama sistemleri, adapte edilebilir rulman, küre silindir, üstü kesilmiş konu vb. farklı şekillerde hareketli merdaneler ile çok sayıda karmaşık araç icat etti.
  • “Nesne , havaya ne kadar çok kuvvet uygularsa, hava da nesneye o kadar çok kuvvet uygular.” Leonardo’nun bu gözlemi iki yüz yıl sonra Isaac Newton tarafından yeniden gündeme getirildi ve o günden beri Newton’un üçüncü hareket yasası olarak bilinir.
  • Onun zamanındaki çoğu otorite tüm irsi özelliklerin babadan geldiğini iddia ederken, onlara şöyle karşı gelir “Annenin tohumunun embriyoda babanın tohumu kadar gücü vardır.”
  • Kırklarının sonlarında şöyle der, “Doğa, deneyim alanında hiçbir zaman açığa çıkmamış sonsuz sebeple doludur.”
  • Kenneth Clark, “Leonardo’ya göre gizem, bir gölge, bir gülümseme ve karanlığa işaret eden bir parmaktı.” diyor.

Hareketle Yapılan Geometri

  • Leonardo’nun geometrik ilişki anlayışı özünde dinamiktir.
  • “Çizgi noktanın hareketiyle yapılır.” diye açıklar. “Yüzey çizginin enine hareketiyle yapılır.. cisim, yüzeyin uzantısının hareketiyle.”
  • Leonardo bir doğru parçasıyla bir zaman süresi arasında da analoji kurar: “Çizgi, bir zaman uzunluğuna benzer ve nasıl noktalar bir çizginin başı ve sonuysa, anlar da zamanın belirli bir uzunluğundaki uç noktalarıdır.”

Işık Piramitleri

  • “Perspektif, gözün işlevinin bütüncül bir bilgisinden başka bir şey değildir.” demiştir.
  • Parabolik aynalar ise tüm ışınları tek bir noktaya topladığı için gerçek “ateş aynalarıydı”.
  • Işığın hızına hayret ediyordu: “Mum ışığına bakın ve güzelliğini düşünün” diye yazar. “Gözünüzü kırpın ve tekrar bakın. Gördüğünüz şey daha önce orada değildi ve daha önce orada olan, artık orada değil.” … “Ve bütün diğer maddi olmayan şeylerin hızları, zihnin hızının çok altındadır.”
  • “Gök neden mavidir?” sorusunu sordu ve cevabı buldu: “Atmosferde mavi gibi gözüken renk, atmosferin kendi rengi değil. Buna yol açan, buharlaşıp minicik, algılanamaz atomlara dönüşen nem. Atomların üstüne güneş ışıkları düşüyor ve onları, üzerlerine bir örtü seren ateş bölgesinin koyu karanlığına karşı aydınlatıyor. Ve bu bizzat benim görmüş olduğum gibi, Monte Rosa’ya tırmanan herkes tarafından görülebilir.”

Göz, Duyular ve Ruh

  • Leonardo’nun vücutsuz ruhların varlığına üstüne basa basa karşı çıkması çok ilginç. “Bir ruhun ne sesi, ne formu ne de gücü olabilir ve eğer biri tinin, bir araya toplanmış ve sıkıştırılmış hava yoluyla çeşitli cisim formlarına büründüğünü ve bu yolla konuştuğunu ve hareket ettiğini söylerse ona şöyle cevap veririm: Sinirlerin ve kemiklerin olmadığı yerde hiçbir güç, böyle hayal ürünü tinler tarafından harekete geçirilemez.”
  • Ona göre beden ve zihnin temel bütünlüğü hayatın ta başlangıcında ortaya çıkar ve ikisinin de ölüm sırasında yok oluşuyla çözülür.

Sonsöz

  • “Eğer sözlerimden haz alıyorsan, beni oku, ey okur, çünkü dünyaya bir daha böylesi pek gelmeyecek.”
  • Leonardo’nun bilimi zarif bir bilimdi. Şiddetten tiksinir, hayvanlara özel bir şefkat beslerdi. Onları yemek üzere öldürerek acı çektirmek istemediği için vejetaryen olmuştu.  Pazarda kafese kapatılmış kuşları satın alır, özgür bırakır ve uçuşlarını sadece keskin bir gözlemci gözle değil, derin bir empatiyle seyrederdi.