Kitaptan altını çizdiklerim;

  • İletişimi kısaca, “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak tanımlayabiliriz.
  • Hoca eşeğe ters binerek, yüksek statülü kişilerle halk arasındaki kopukluğa, pek zarif bir şekilde parmak basmıştır.
  • İlgisizmiş gibi davranılarak güç gösterisinde bulunulurdu. Örneğin, bazı elçiler padişahın huzuruna kabul edilmeden önce ortalama 6 ay İstanbul’da bekletilirdi; ya da huzura çıkan elçinin on dakikalık konuşmasını tercüman üç cümleyle özetlerdi.
  • Örgüt, iş ve işlev bölümü yaparak, bir otorite hiyerarşisi içinde, ortak bir amacı gerçekleştirmek için biraraya gelmiş insanların faaliyetlerinin koordinasyonudur.
  • Biliş, duyu organlarından organizmaya ulaşan uyarıcıların algılanması (anlamlandırılması), depolanması, hatırlanması ve kullanılması sürecinin adıdır.
  • Herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor, fakat hiç kimse kendini değiştirmek istemiyor.
  • Bugünümüzü çalan iki hırsız var: Birisi geçmişe ilişki pişmanlıklarımız, diğeri ise geleceğe ilişkin kaygılarımız. Bunlar, bugünümüzü alıp götürür.
  • Algı, duyu organlarından beynimize ulaşan verilerin örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması sürecine verilen addır.
  • Kalp sesinin cinsiyeti, gözyaşının milliyeti yoktur.
  • Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.
  • Siyah – Beyaz görüşler ileri sürmemek, Gri’yi araştırmak gereklidir.
  • Sadaka vermek bağımlılığa, desteklemek ise bağlılığa yol açar.
  • Bilginlerin ve sanatçıların kaderi, anlaşılmadan sevilmek olmamalıdır.
  • “Bende” köle, esir anlamındadır.
  • Sosyal gerçek fiziksel gerçekten üstündür.
  • Şartlar neyi gerektiriyorsa, çevremize aldırmadan, onu yapmalıyız. Ölçüt kendi aklımız olmalıdır.
  • Empatik davranışlı kişiler, Anababa, Çocuk, ve Yetişkin rollerini kaynaştırarak, Yetişkinin koordinatörlüğü altında yerine ve zamanına göre kullanma becerisine sahiptirler. Bu kişiler, hem de kendi akıllarını sergilemekten çekinmeyen bireyselleşmiş kişilerdir, hem de kendilerini toplumdan soyutlamazlar.
  • Bilgi çağına ayak uydurabilmek için mutlaka Yetişkin yanımızı güçlendirmemiz gerekir. Çünkü oluşmuş bilgi birikiminden yeterince yararlanabilmek için, Yetişkinin akılcılığına ihtiyaç vardır.

İlk bölümler kavramlarla dolu olduğu için sıkıcıydı gerçekten. Devamında ise empatiyi ve ilişkileri hikayelerle, örneklerle akıcı bir şekilde anlatmış Üstün Dökmen.