Mima, ütopik bir amaç uğruna benimsenmiş ancak distopik olduğunu içinde olanlardan ziyade dışındakilerin anlayabildiği yaşam biçimi. Yüce Zerey, Mima’nın varlığını bir normal dağılım eğrisi çizer gibi anlatıyor.

George Orwell’den 1984 kitabı ile V for Vendetta filmini sevdiyseniz Mima’yı da seversiniz. Benzer türde birçok kitap ve film Mima sonunda referans olarak gösteriliyor.

Benim bakış açımdan kitap ikiye ayrılıyor: distopik sistemin odakta olduğu birinci bölüm ile aşkların yaşandığı diğer bölüm. Bu ikisinin bağlantısı biraz zayıf göründü, sanki şalter aç/kapa tarzında geçişler. İkisi birbiri içine harmanlanması daha güzel olabilirdi.

Yazarın hayatı, sistemi, insan ilişkilerini yorumlaması ise başarılı. Hem bölüm başlarında hem de satır aralarında birçok kitaptan ve filmden alıntılar ya da esinlenmeler bulunuyor.

Standart romanlardan farklı olarak basımda kullanılan iki özelliği beğendim:

  1. Ortamın ruh halini yansıtan şarkılar var ve Spotify tarayıcı ile kolayca aranıp dinlenebiliyor. Spotify şarkı listesi Yüce Zerey’den.
  2. Her bölümün simgesel bir özeti mevcut. Simgesel özeti paylaşmak sürpriz bozanlığa girer mi? :)

Mima kitabından altını çizdiklerim:

Kartonpiyer Milenyum

  • Aslında 2000’lerin özeti şu iki kelimeydi: 
    • “Takip et ya da engelle.” 
    • “Sessize al!” da bu ikiliye eklenebilir.
  • Travmalarımızdan kaçıp narsisizme sığınıyor ve böylece elde ettiğimiz başarılarla, kazancımızla her yarayı kapatabileceğimizi sanıyorduk.
  • Umut, küflü bir ekmekti artık mutfaklarda.
  • “Yaşadığımız dünyaya biçimini veren, arzulardır.” Italo Calvino – Görünmez Kentler
  • Babadan oğula, ustadan çırağa geçen yönetimlerde öğütler oldukça önemliydi. Bu öğütler zamanla kitaplaştı ve önemini asırlar boyunca yitirmedi. Öğütlerle beraber toplumların kendilerine has masallarını, hikayelerini, hatta şarkılarını dinlemek bile o toplumların geçmişten günümüze gelen yapılarını anlamak için birebirdi.
  • Melankoli ve romantizm bayağı şeylerdi. Bir insanı durduk yere kederlenip efkarlandıracak her şeye lanet olsundu.
  • Mima’ya destek verenlerin hedefi şuydu: Biz gülmeyi unuttuk ve yeniden hatırlamaya, yeniden gülmeye ihtiyacımız var. Bunu da ancak Mima sağlayabilir.
  • 18 yaşına kadar olan süreç, bir keşif süreciydi.
  • Bireyler on sekiz yaşına geldiklerinde, Mima’daki statü skorunu belirleyecek olan Cognito sınavına giriyorlardı.
  • Sistemin sürdürülebilirliğini sağlayabilmek adına Mima’nın tüm detaylarının ve yaşam kurallarının yer aldığı Mimir adını verdikleri bir sistem kitabı kaleme almışlardı. Mimir, sistemin kara kaplı defteri idi. Birkaç kural:
    • Onayını almadan birini Whatsapp gruplarına eklemek hiç hoş karşılanmıyordu.
    • Herkes birbirinden ayrılırken veya telefonu kapatırken: “Mutlaka görüşelim, arayı açmayalım, bir kahve içelim.” demek zorundaydı.
    • Mima’daki herkes baston yutmuş gibi dimdik yürümeli, oturmalı ve kalkmalıydı.
    • İki kişi konuşurken konuya atlayan üçüncü kişi için anında zorunlu iletişim ders kaydı açılırdı.
    • Ütopya ve distopya kitaplarının yayımlanması ve dağıtılması yasaklanmıştı. Halkın düşünce sistemini geliştirip değiştirecek her türlü metin tehlikeliydi. Düşünenden ziyade verilen görevleri yapan bir toplum modeli Mima’nın esas sırrıydı.
  • Kurallar sadece uygulanıyor, asla sorgulanmıyordu.
  • Ekera’daki insanların her biri mutlaka bir tarikata bağlıydı. Bu tarikatların hiçbiri mutluluk aşılamıyordu üstelik. Sadece çeşitli ayinlerle ölümden sonraki yaşamlarını garanti altına almak için bu dünyadaki yaşamlarını unutmak istiyorlardı.

Mima’da Yaşam

  • “Duygularınızla yaşamayı ve onlarla savaşmamayı bir kez öğrendikten sonra, bedenlerimizde bir tehlikenin tezahürlerini değil, kişisel tarihimizin faydalı izlerini görürüz.” Alice Miller – Beden Asla Yalan Söylemez
  • Hayvan, yemek yemek için ağzını yemeğe götürürdü. İnsan ise yemeği ağzına getiriridi.
  • Kahve, hem aylaklığı hem de çalışmayı içinde barındıran, olağanüstü, mucizevi bir içecekti.

Son İnsan Şehri: Lacivitas

  • “İş açgözlülüğe geldiğinde, bir soylu ile bir köylü arasında, hiçbir fark bulunmaz.” Max Weber
  • “Dünyadaki gerçek trajediler bir tarafın haklı, diğer tarafın haksız olduğu çatışmalardan doğmaz. Gerçek trajediler iki tarafın da haklı olduğu çatışmalardan doğar.” Hegel
  • Gladyatör savaşlarında muhakkak kan dökülmeliydi. Seyirci o kanı görmezse bir daha savaşları izlemeye gelmezdi.

Saga: Oryantasyon Süreci

  • “İnsanın ödevi kendisini geliştirmektir. Anlamanın en iyi yolu yapmaktır.” Kant

Vur Aslanım Vur Yiğidim

  • “Umutlarının öyle fazla coşmasına izin vermezsen, hayal kırıklığına uğramazsın.” John Steinbeck – Gazap Üzümleri

Reset

  • Mima, performans odaklı umut uyuşturucusuyla insanı bağımlı yapan bir parazit!

Reset to Mima Settings

  • “Korkunun serbest bırakılması… Bu seni özgürleştirir.” Black Mirror
  • “Boş bırakılmış insan, baş belasıdır.” Mimir
  • Bir samuray için amaç hiçbir zaman rakibini yenmek değildi, asıl amaç ders vermekti.

Captcha

  • Bilinmeyen her zaman için korkulan, saygı duyulan ve mutlaka dinlenmesi gereken oluyordu. İnsanoğlu bilinmeyene tapıyordu.
  • Zygmut Bauman, toplumların zayıflamasının nasıl olacağına dair yazdığı onlarca kitapta hep şu konunun üzerinde durmuştu: Aidiyet. Bir toplumda, insanların bağlı olduğu topluluğa aidiyetlerinin kaybolması birtakım sebeplere bağlıdır. Bunların başında güvensizlik gelir. Hemen peşinden gelenler ise şöyledir: Adaletsizlik, merhametsizlik, plansızlık. Bu maddi problemleri takip eden manevi problemler ise daha sarsıcıdır: Karamsarlık, mutsuzluk, anlam kaybı, amaçsızlık , varoluşu sorgulama.

Aşkına Kül Oldum

  • “Tüketime özgü ilişkiler, başından itibaren, yeni bir uyarıya kadardır.” Zygmut Bauman – Yaşam Sanatı

Benden Öte Benden Ziyade

  • “Rakibinizin değer verdiği bir şeyi ele geçirin, o zaman sizin iradenize teslim olur.” Sun Tzu – Savaş Sanatı

Anka’da Yaşam: Yeniden Başla!

  • “Şimdiki zamandan hoşnut olan ruhumuz gelecekle kaygılanmayı reddedecektir.” Horatius – Odlar
  • “En iyi devlet, en az yöneten devlettir.” Thoreau.