Blog yazarları, dergilerden, gazetelerden ve televizyondan kopmaya başladı. Ünlü kişilerin konuştukları, onlarla yapılan söyleşiler önemsenmez oldu. Havada kalıyorlar, herhangi bir yorum yapılamıyor.

Yeni nesil söyleşiler sanal olmuş. Takip ettiğimiz, yazılarına yorum yazdığımız kişilerle yapılan söyleşiler çok daha ilgi çekici. Üstelik söyleşi orada bitmiyor. Yorumlara açık bir yapıda olduğundan bilgi akışı devam ediyor.

Aslında yeni bir kavram değil. Sadece eğilim bu yönde. E-söyleşi kavramının yapısı üstüne düşünmekte fayda var.

Nasıl yapılabilir bu söyleşiler?

Sorular hazırlanır, karşı tarafa yollanır. Cevapları da alan kişi son düzenlemeyi yapar yayınlar. Bu söyleşiden ziyade yazılı sınav gibi.

Anlık iletişim araçları da tam istediğimizi vermez.

E-posta yolu ile adım adım konuşmak en uygun yol gibi. Bir taraf sorularını hazırlar ama tek tek gönderir. İlk posta üzerine eklenerek gönderilip alınan son posta içeriği e-söyleşinin işlenmemiş halini oluşturur. Gerisi blog yazarına kalmış.

Tabi bu fikirleri karşılıklı oturup konuşamayan kişiler açısından bakarak yazıyorum.

Sunum nasıl olabilir?

  • İnternetin nimetlerinden faydalanmak gerek. Kişi fikrini belirtirken linklerle desteklemeli.
  • Konuk kişi cevaplarında, günlük konuşma dilinden kaçınmalı. Cevabın uzunluğu görüldüğünde okuyucu es geçer.
  • Konuğun cevabında paragraflar kullanmasına, dikkat çekmek istediği kelimeyi altı çizili, koyu ya da italik göstermesine izin verilebilir. Blog açısından da daha etkili bir sunum olur.
  • Konuşmacıların birbirinden görünür şekilde ayrılması, metni hangi tarafın söylediğinin belirtilmesi gerek.
  • Söyleşi konusunun önceden belirlenip okuyucuya yazı başında belirtilmesi de faydalı olabilir. Konuğu tanımaya mı çalışıyoruz, başarı öyküsünü mü öğreneceğiz, projesi hakkında mı bilgi alacağız?

Keyifle okunabilecek e-söyleşilerden birkaç tane:

Blog Kazanı – Teknoseyir’in öyküsü

Blog Kazanı – Blograzzi çok yakında para kazandıracak

Fikir Atölyesi – Mehmet Doğan

TeknoDergi – Sesebian

TeknoDergi – Volkan Alabaz