Temayı değiştirdiğimden beri şu blog olayını diğer yazarlar nasıl kullanmış diye birçoğunu ziyaret ettim. İki alanda kullanılan yazım dili değişmekte; Yazının içeriğindeki ve yorumlardaki dil.
En çok benimsenen tarz kişisel bloglarda karşılaşılan biraz ciddi, biraz samimi ve fikirlerini internet yoluyla tanımadıklarına aktarmaya çalışanlarınki. Genellikle konu ve alan sınırlaması olmadan her telden görüşler belirtilmiş.
Bilgisayar ve internet üzerine yazmadan olur mu? Böyle blogların birçoğunda yazmaktan söz edilemez aslında. Gerçekten kaliteli, programlar ve yazılımlar hakkında bilgi veren kişilerin yanında duyuru avcılığı yapmaktan öteye gidemeyenler bu alandaki blogların yarıdan fazlasını oluşturmakta. Ciddi ve ders veren bir tavırları var.
Çok güldürenler de oluyor bazen. Sanki onu merakla bekleyen geniş bir seyirci kitlesi varmışçasına “beklettiğim için üzgünüm” edasında :) Ziyaretçilerle birebir konuşur gibi yazarken topluluğa hitap da edebilmeli yazılan. Yalnız haber spikeri gibi olur mu? Bunlar soğutuyor insanı, görülüp de çıkma sebebi yaratanların başında bunu koyarım.
Teknoloji ile dilimize giren yabancı kelimeleri engellemekte, onlara karşılıklar bulmakta biz de dil bilimciler de zorlanmaktalar. Hal bu olunca öyle kötü yazılar olmakta ki yazan Türk mü ingiliz kırması mı karıştırıyorum. İnsan diline bu kadar özensiz davranır mı? Hadi birkaç tane olur diyelim de her cümlede ingilizce kelime kullanılmaz ki!
Bir de günlük tutanlar var, internette değil; Bildiğimiz kalemle yazılan, elle tutulur, gözle görülür, üstünde küçük kilitleri olanlar. Kişi kendisine dert anlatır, kendiyle konuşup içini döker. Gerçekten zor iş günlük tutmak.. Blogları da bu kavrama benzetiyorlar ancak tam karşılığı değil. Yine de böyle yapan, içten yazan kişilerin yazılarını okumak gerçekten ayrı bir keyif..
Anasayfalarda 6-7 yazının sadece başlıkları, bir kısmı ya da yazıların tamamı yer alır ama yorumlar görünmez. Yazının devamına ya da başlığını tıkladığınız anda sayfa yenilenir ve yorum kısmına geçtiğinizde biraz daha farklı bir ortama girilir.
Burada etkileşim başlar. Yazılardaki hava devam edebilir ancak diyalog halinde olan yazarların yorum kısımlarını okumak daha zevkli. Alt alta farklı birçok kişinin yorumu olduğunda sanki sizinle ilgilenilmeyen açık büfe mekana gitmiş gibi olursunuz.
Yazarların karşılık verdiği durumlarda hem içerik zenginleşir, hem de gittğiniz davette kapıda karşılayan bir ev sahibi bulursunuz. İlk durumdan daha hoş olduğu kesin. Yorumları takip etme seçenekleri de genelde olduğu için daha samimi bir sohbet ortamına da dönüşebilir durum.
İyi-kötü durumlar saymama rağmen kişinin kendi tarzında, kendi sevdiği şekilde yazması, yorum yapması herkes için en iyisi…
Bir de herkes cümlelere büyük harfle başlamak, özel isimleri büyük harfle başlayarak yazmak gibi basit kuralları uygulasa çok iyi olacak.
Bu konuda haklısın. Cümle başlarını kaçırmam ancak özel isimlerde arada küçük harf kullandığım oluyor..
Sürekli küçük harf kullanmaktan olabilir bu durum.
Sana bir şey demiyorum zaten. Senin yazıların oldukça düzgün az sayıda yanlış görmezden gelinebilir ama blogumda lise düzeyi öğrencilere yarayacak birkaç ödev kaynağı var bu sayfalar korkunç. Yorumları yazanların hepsi öğrenci ama yazdıkları yazılardan sınav yapsan hiçbiri geçemez. Tabii onların yaptığı yanlış değil MSN dili kullanmak. Onlara bunun yanlış olduğunu anlatmak gerek.
Ufaktan öz eleştiri yaptım.
Yeni nesil internetle büyüdüğünden, laf muhabbet için msn kullanıyorlar; Doğal olarak kısaltmalar, argo konuşmalar farklı deyimler uydurup yazıyorlar. Bana bıraksalar sağlı sollu kendine getirirdim :) Neyse..
Hadi orada kullanıyorlar da günlük hayatta düzgün konuşsalar, o da yok..
Merhaba Hasan. Oldukça güzel tespitlerin var. Bunlardan en önemlisi “bence” Türkçe’nin düzgün kullanımı. Teknolojik terimler olduğu için insanlar kimi zaman istemeden de olsa bu ingilizce terimleri kullanıyorlar. Benim buna getirdiğim çözüm ise eğer kelimenin Türkçesinin anlaşılmayacağını düşünüyorsam parantez içinde ingilizcesini yazarım ki okuyucu anlasın enyi kastettiğimi. Örnek sınıf(class), hata yakalamada ve gösterme(debug) vb.
Bunun yanında senin tespitlerine bir tane de ben eklemek istiyorum ki o da günlükler(bloglar) ortaya çıktıktan sonra aralarında çürük yumurtalar olsa bile internetin kalitesi arttı. Artık işin içine siteler değil insanlar girdi. Konuşurken bile “site.com’u biliyor musun?” denmiyor da “Hasan Yılmaz’? takip ediyor musun?” diyor insanlar. Sanki sanal alem gerçek dünyaya yaklaştı gibi. Bence günlüklerin hayatımıza kattığı en büyük yenilik bu.
Saygılar
Erhan YAKUT
Bloglar gerçekten ayrı bir hava kattı internete; Yaşayan, büyüyen, sürekli gelişen bir küme.
Yalnız gelişirken yazım dili de ayrı bir önem kazandı. Dili doğru kullananları neredeyse arar oluyorum bazen. İngilizce kelimeler cümlelerin içinde kullanılmakta, sonlarına çoğul ekleri (wallpaperlar v.b.) ve diğer türkçe ekler getirilmekte.
Dediğin parantez içinde gösterme olayı da bence pek doğru değil. Parantez içinde gösterilenden anlayacaksak türkçe kelimeyi bu garip bir çelişki, biz Türkçe konuşmuyormuyuz? Böyle parantez içinde kullanım daha çok türkçe kelimelerin yerini yabancılarının almasını sağlar.
Sonuçta senin okuyucu kitlen Türkler. ;)
Dediğinde haklısın, parantez içinde kullanmak da doğru değil fakat ben de bir şeyi eklemeyi unuttum.
Ben kullanırken ilk seferde kelimenin yanında ingilizcesini yazıyorum. Ondan sonra yazının içinde hep sadece Türkçesini kullanmaya çalışıyorum. Böylece insanların Türkçesine alışacağına inanıyorum. TDK’nın yetersiz kaldığı bu alanda sanırım elimizden geldiğince insanlara Türkçe kullanıma alıştırmalıyız.
Merhaba Hasan,
Yazını ilgiyle okudum. Bu aralar başarılı blogların neden başarılı olduklarını düşünüyorum. Bu tespitlerini okumak faydalı oldu. Eğer başarılı bloglar hakkında bir yazı kaleme almak istersen, belki fikir paylaşımı yaparak ortak bir yazı oluşturabiliriz. Ne dersin?
Neden olmasın..
Hasan,
Türkçe’nin düzgün kullanımı gerçekten önemli.
Çoğu yorum yapan insanın bilmedikleri için değil,
BöyLe DaHa b1 TrEnDy GörünüYoOo
diye abuk subuk yorumlar yaptığını düşünüyorum (abartmıyorum öyle yorum yapanlar da var, ve görünce saniyesinde siliyorum — hiç kusura bakmasınlar).
Dilimize sahip çıkmalıyız. Bu durum gerek blog yazarları için, gerekse bloglara yorumlarıyla katkıda bulunanlar için geçerli.
…
Parantez içinde alternatif anlamını belirtmek bazen gerekebiliyor. Özellikle bol terim içeren teknik / bilimsel iletilerde.
Bununla birlikte yazdığımızın tekniklik derecesi, sade, berrak ve akıcı bir Türkçe kullanmamıza engel olmamalı.
Dilimizden utanmayalım.
Sevgiler.
Terimleri yaratan biz olmadığımız için gerçekten ilk kullanımda bir açıklama, bir belirteç gerekli olabiliyor.
Yabancı kelime kullanımının en büyük sebeplerinden biri de eğitimde dil bilincinin tam olarak yerleştirilememesi.
Dilimizi eksik görüyoruz, yeni terimlere -kelimelere- karşılık aramıyoruz, giderek varlığımızı kaybediyoruz…
Mahsun Forutan’in dusuncelerine katilmamak mumkun mu?!
Ne demişler; eğitim şart.