Gündem oldukça yoğundu son hafta. Kısa kısa dokundurmadan geçmemek lazım.
Obamacan‘ın gelişi!
ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, Amerika liderlerinin 5 yılda bir Türkiye’ye gelme geleneğini gerçekleştirdi. Gelişi de bayram havası estirdi medyada. Haber kanallarını gezdim, yarım saat o açık kapıyı gösterdiler. Obama’nın görünmesiye inmesi arası on saniye. Bunun için mi yarım saat o boş kapıyı gösterdiniz?
Adama hakkını verelim bir konuda; Size duymak istediklerinizi söylüyor, iyi konuşuyor. Zaten seçilirkenki en büyük silahı da buydu.
Türkçe sorulan soru en çok dikkatimi çeken şey oldu. Belki duymamışsınızdır. Obama ve öğrenciler soru-cevap gibi bir söyleşi yaptılar. Soru soranlar Türk olmasına rağmen soruları İngilizce oldu. Bir kız öğrenci de İngilizce sorusunu Türkçe soracağını söyledikten sonra Türkçe konuştu. Diğerleri de Türk, o zaman neden İngilizce?
NATO’da sözde veto
Kendi elimizle başarısızlığımızı yaratmak diye buna denir. Madem veto koyacaksın kararlı ol, arkasında dur! Veto geri çekildi de ne oldu, neye yaradı bu?
Dış ilişkiler açısından başarısız ve komik bir durum. Bu hareketi şöyle yorumluyorum: “Bakın biz Müslüman ülkelerin liderliğine soyunduk. Filistin’den sonra burada da hakkımızı arıyoruz, hesap soruyoruz. Bunu anlayın!”.
Danimarka ve Rassmussen’in yanıtı
Danimarka’nın eski Başbakanı Rassmussen’den özür dilemesi bekleniyordu karikatürlere sahip çıktığı için. Özür diledi mi? Diledi ama kolu kırıldığı için. Resmen dalga geçti.
Danimarka’da ise bu veto ve kabule yanıt gecikmedi. Hz. Muhammed’e hakaret içeren karikatürler satışa çıktı. Bunun adı şerefsizliktir. Öyle vetoya böyle Barack!
Ermenistan sınırı
AKP Hükümeti kamuoynu alıştırmaya çalışıyor. Ermeni sınırı açılacak dendi sonra yalanlandı, (siyasi çıkar amaçlı kullanılan sözde soykırım söyleminde vazgeçme gibi) şartlar olduğu söylendi. Bu alıştırma taktiğini daha önce de yaptılar. Gül Kürdistan dedi, sonra yalanladı. Nato’daki veto olayı da bunun bir benzeri.
İki devletin bir milletin sözü geçtiği kardeş ülke Azerbaycan ile ilişkilerin gerilmesine değer mi? Ermeni sınırının açılması gibi saçma sapan işlere gerek yok!
Üniversiteler parçalanıyor!
Bu çok ilginç gerçekten. Örnek alınan model de 68 kuşağı öğrencilerinin Fransa’da etkili olduğu Sorbonne Üniversitesi. Bu demek oluyor ki öğrencilerin birlik olup herhangi bir konuda tepki göstermeleri istenmiyor.
Açıklamalara göre öğrenci 40,000 üzeri üniversiteler bu parçalama işleminden nasibini alacak. Üniversiteler daha küçük, daha etkisiz ve (bence) verimsiz olacaklar. Zaten kaynak sıkıntısı çekiliyor. Bir de parçalama sonrası parça üniversitelere verilen kaynağın toplamı bütüne verileni kesinlikle geçecektir.
Hangi akla hizmet peki bu parçalama? Daha önce de yazdığım gibi iktidara ve yönetime başkaldırıya karşı önleyici vuruş!
1 Mayıs tatili
Bugüne kadar beklenmesi kusurdu. Yalnız Taksim kullanılamaz deniyor. Öyle büyük kalabalıkların güç gösterilerine ne gerek var!