21. Yüzyıl için 21 Ders, bizi nelerin beklediğini Hararı’nin geniş bakış açısıyla ele aldığı, genel olarak her medeniyetin içinde barındırdığı değerlerin ne yöne kayabileceğini anlattığı/öngördüğü bir kitap.

Konu Başlıkları
1 21. Yüzyıl için 21 Ders kitabından altını çizdiklerim

Homo Sapiens: İnsan Türünün Kısa Tarihi ve Homo Deus: Yarının Kısa Tarihi arka arkaya okunması gereken kitaplar gibi görünüyor. Ancak 21. Yüzyıl için 21 Ders diğer ikisinden bağımsız olarak okunabilir.

Değinilen 21 konu içerisinde güzel örnekler ve karşılaştırmalar bulunuyor. Yalnız biraz karamsar ele alınmış gibi. Bölümlerin bitim kısmı tam olarak sonuca ermiyor; Bölümler ağırlıklı olarak doğru bir soruyla bitirilmişler. Ayrıca bir bölümün sonu sonraki bölüme bağlanıyor.

Harari’nin, genel çerçeveyi başarıyla ele aldığını düşünüyorum. 2019 yılı listesine alınabilir.

Yuval Noah Harari

21. Yüzyıl için 21 Ders kitabından altını çizdiklerim

  • Yerli yersiz bilgi yağmuruna tutulan bir dünyada net olmak güç demektir. Teoride herkes insanlığın geleceği hakkında fikir yürütebilir ama net bir görüyü muhafaza etmek son derece zordur.
  • Filozoflar son derece sabırlı insanlar ama mühendisler o kadar sabırlı değil, yatırımcılarsa hiç değil.
  • Hayatın geleceğini üç aylık gelir raporlarının insafına bırakmaya razı değilseniz, yaşamın ne ifade ettiği konusunda belirgin bir fikre sahip olmanız gerekir.

Kısım 1 – Teknolojik Zorluk

1 – Uyanış (Tarihin sonu ertelendi)

  • Sözde demokratik devletler hukuk sistemini hiçe sayıyor, basın özgürlüğünü kısıtlıyor, her tür muhalefeti hainlik diye nitelendiriyor. Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin başındaki iktidar sahipleri yeni bağnaz demokrasi tipleri deneyip düpedüz diktatörlük uyguluyorlar.
  • 1938’de insanların tercih edebileceği üç küresel anlatı mevcuttu, 1968’de sadece iki, 1998’deyse tek bir anlatı hüküm sürüyor gibiydi; 2018’e gelindiğinde elimiz boş kaldı.
  • İnsanlar oldum olası, aletler icat etmekte aletleri akıllıca kullanmaktan daha başarılı olmuştur. Üzerine baraj inşa edip nehrin akışına müdahale etmek, bunun ekolojik sistemde yaratacağı karmaşık sonuçları öngörmekten daha kolaydır.
  • Bir tür sosyal güvenlik ağıyla desteklenmediği müddetçe özgürlüğün pek bir değeri yoktur.
  • Rusya liberal demokrasiye alternatif bir model sunuyor ama bu model tutarlı bir siyasi ideoloji değil. Bu daha ziyade oligarşiyi benimsemiş bir takım yöneticilerin, ülkenin varlıklarının ve iktidar alanlarının çoğunu tekellerine alıp basın yayın organları üzerindeki kontrollerini kullanarak etkinliklerini gizleme ve egemenliklerini pekiştirme amacı güttüğü siyasi bir uygulama.

2 – İş (Büyüdüğünüzde işsiz kalabilirsiniz)

  • Yapay zeka sadece insanları hackleyip şimdiye kadar insanlara has sayılan becerilerde onlardan daha iyi performans sergilemeye gebe değil. Bunun yanı sıra insan olmayanlara has becerileri de var O yüzden yapay zeka insan işçi arasındaki fark sadece seviye değil, onun ötesinde bir nitelik meselesi. Yapay zekanın sahip olduğu insandışı becerilerden bilhassa önem taşıyan ikisi, birbirine bağlanabilir ve güncellenebilir olmalarıdır.
  • Diyelim ki sevgilinizle kavga ettiniz. Ses sisteminizden sorumlu algoritma hemen içinizde kopan duygu fırtınasını algılayıp kişiliğiniz ve genel insan psikolojisi hakkında bildikleri doğrultusunda, üzüntünüze denk düşecek ve sıkıntınızı yansıtacak şarkılar çalmaya başlayacak.
  • İnsanlar için yeni meslekler yaratmak, insanları bu meslekleri dolduracak şekilde yeniden eğitmekten daha kolay olabilir.
  • 1. Dünya Savaşı’nda binlercesi ölecek milyonlarca eğitimsiz genci askere alıp makineli tüfeklerin başına geçirmek daha akla yatkındı.
  • Potansiyel çözümler üç ana sınıfa ayrılıyor: mesleklerin kaybolmaması için ne yapmak gerekiyor, yeterli sayıda yeni mesleğin yaratılması için ne yapmak gerekiyor ve tüm çabalarımıza rağmen kaybedilen mesleklerin sayısı, yaratılan mesleklerin sayısını aşarsa ne yapmak gerekiyor.
  • Teknoloji hiçbir zaman belirleyici değildir ve bir şeyin yapılabiliyor olması illa yapılması gerektiği anlamına gelmez.
  • Değişimin hızın yavaşlatmak, kaybedilecek mesleklerin yerine yeterli sayıda yeni meslek koymak için zaman kazandırabilir.
  • Geleceğin ekonomisinde bize tüketici olarak ihtiyaç duyulup duyulmayacağı bile meçhul. Bu görevi pekala makineler ve bilgisayarlar da yerine getirebilir. Teoride demir üreten bir maden işletmesinin bu demiri robot fabrikasına satması ve robot fabrikasının da robot üretip bu robotları maden işletmesine satması, böylece daha fazla robot üretilmesi için daha çok demir çıkarılması ve bunun bu şekilde devam etmesi mümkün.
  • Odaklanmamız gereken insanların temel ihtiyaçlarını karşılayıp sosyal statü ve onurlarını korumak olmalıdır.
  • Kitlesel işsizlik tehlikesinden bağımsız olarak, daha fazla endişelenmemizi gerektiren şey liberal anlatıya olan inanç  kırıntılarını bile yok edebilecek ve dijital diktatörlüklerin önünü açabilecek şekilde otoritenin insanlardan algoritmalara geçmesi.

3  – Özgürlük (Büyük verinin gözü üzerinizde)

  • Margaret Thatcher – “Toplum diye bir şey yok. Erkek ve kadınların oluşturduğu canlı bir doku var… ve yaşam kalitemiz, her birimizin kendi sorumluluğunu almaya ne kadar hazır olduğuna bağlı.”
  • Referandum seçimler her zaman insanların duygularıyla ilişkilidir, mantıklarıyla değil.
  • Çoğu insan kendini pek tanımaz. Ben yirmi bir yaşındayken, yıllar süren inkar döneminin ardından eşcinsel olduğumun nihayet farkına vardım.
  • Televizyon kelimesi Yunancada “uzak” anlamına gelen “tele”  kelimesiyle Latincede görmek anlamına gelen “visio” kelimelerinden geliyor.
  • Yol bulma yetisi kas gibidir, kullanmazsanız körelir. Aynı şey doğru eşi seçebilme ve meslek becerileri için de geçerlidir.
  • İnsan sürücülerin yerini almaları için algoritmaların kusursuz olmasına gerek yok. İnsanlardan iyi olmaları yeterli.
  • İnsanlar yapay zekaden itaatkar kalmayacağını düşündükleri için korkar genellikle. Efendilerine başkaldırıp sokaklarda başıboş gezerek önlerine çıkanı öldüren robotlar hakkında haddinden fazla bilimkurgu filmi izledik. Oysa robotlarla ilgili esas sorun bunun tam tersi. Muhtemelen her koşulda efendilerine itaat edecekleri ve asla başkaldırmayacakları için korkmalıyız onlardan.
  • Robotlarla ilgili esas sorun kendi yapay zekaları değil, efendilerinin doğal aptallığı ve zalimliğidir.
  • Yapay zeka yüzünden merkezi sistemler dağınık sistemlerden daha verimli hale gelebilir çünkü makine öğrenmesi, elinde analiz edecek ne kadar bilgi varsa o kadar iyi çalışıyor.
  • Gerçekte yapay zekanın bilinç kazanacağını varsaymayı gerektirecek bir sebep yok çünkü zeka ve bilinç apayrı şeyler. Zeka sorun çözme becerisi. Bilinç acı, neşe, aşk ve öfke gibi şeyler hissedebilme becerisi. Bu ikisini birbirine karıştırmamamızın sebebi, bunların insan ve diğer memelilerde bir arada bulunması.
  • İnsan becerilerine yönelik araştırma ve geliştirme çabaları, bilinçli varlıklar olarak uzun vadede neye gereksinim duyduğumuza göre değil ekonomik ve siyasi sistemin anlık ihtiyaçlarına göre şekilleniyor.
  • Sosyal bir güvenlik ağı ve bir nebze ekonomik eşitlik yoksa özgürlüğün de bir anlamı yok.

4 – Eşitlik (Veriyi elinde tutan geleceği de elinde tutar)

  • Malvarlığı uzun süreli eşitsizliğin önkoşuludur.
  • İşlevsiz kalmak çok tehilkeli. Böyle bir koşulda kitlelerin istikbali az sayıda seçkinin insafına kalır. Belki bir süreliğine insaf ederler. Ama iklim felaketi gibi bir kriz anında lüzumsuz insanları silkeleyip atmak son derece cazip ve kolay gelecektir.
  • Veriyi paraya nasıl çevireceğinizi şimdiden bilmiyor olabilirsiniz ama her halükarda elinizde tutmaya değer; sonuçta geleceği kontrol etmenin ve şekillendirmenin anahtarı bu verilerde yatıyor olabilir.
  • İnsanlarla makineler, bu ağın dışına çıkan bir insanın hayatta kalmasına olanak bırakmayacak kadar iç içe geçmiş olabilir. Daha doğmadan bu ağa bağlanılacağı için hayatınızın ilerleyen safhalarında ayrılmaya kalkarsanız sigorta şirketleri sizi sigortalamayı, işverenler size iş vermeyi, sağlık hizmetleri size bakmayı reddedebilir. Sağlık ve kişisel gizlilik müsabakasını parmağını kıpırdatmadan kazanacaktır sağlık.

Kısım 2 – Siyasi Zorluk

5 – Topluluk (İnsanların bedenleri var)

  • Zuckerberg’in nihai amacı, “Bir milyar insanın anlamlı topluluklara katılımına yardımcı olmak… Bunu başarabilirsek sadece geçtiğimiz dönemlerde gördüğümüz topluluk üyeliğindeki düşüşün önüne geçmekle kalmaz, toplumsal dokunun güçlenmesini ve dünyanın birbirine daha da yakınlaşmaya başlamasını sağlamış oluruz.
  • Ulusal ailenizdekiler dahil milyonlarca kardeş veya komünist parti üyesi milyonlarca yoldaş tek bir gerçek kardeşin ya da arkadaşın sağladığı sıcaklığı, samimiyeti sunamaz. Dolayısıyla insanlar her zamankinden daha bağlantılı bir gezegende her zamankinden daha yalnız hayatlar yaşıyor.
  • Facebook’un topluluk vizyonu yapay zekanın küresel ölçekte merkezi planlı toplum mühendisliği için kullanılması yönünde belki de ilk girişim. Başarılı olursa bu tür pek çok girişime daha tanık olabiliriz ve algoritmalar insanların oluşturduğu toplumsal ağların yeni efendileri olarak kabul edilir.
  • ‘Deneyimleri paylaşma’ adına insanlar başlarından geçenleri başkalarının nasıl algılayacağı üzerinden değerlendirmeye teşvik ediliyor. … Esasen ne hissettikleri, aldıkları çevrimiçi tepkilere giderek daha çok bağlı hale geliyor.
  • Şimdiye kadar Facebook’un iş modeli insanları çevrimiçi alemde daha çok vakit geçirmeye teşvik etmek üzerin kuruluydu ; bu çevrimdışı faaliyetlere ayıracak daha az zaman ve enerjileri kalması anlamına gelse bile.
  • Ortalama bir Homo sapiens muhtemelen 150’den fazla kişiyle içli dışlı olamıyor.
  • Facebook asıl sınavını, mühendisin biri insanların çevrimiçi alışverişe daha az vakit harcayıp arkadaşlarıyla çevrimdışı ve anlamlı etkinliklerde bulunmasına sebep olacak yeni bir araç geliştirdiğinde verecek.
  • İnsanlığı biraraya getirme yolunda atılacak en önemli adımlardan biri, insanların bedenleri olduğunu kavramak.

6 – Medeniyet (Dünyada sadece tek bir medeniyet var)

  • Ne tür devrimler yaşanırsa yaşansın insanlar genellikle eskiyle yeniyi aynı potada eritirler.
  • İnsanlar kimliklerini özetlemeye çalışırken sıklıkla ortak özellikleri listeler. Bu yanlış bir yöntem. Ortak çatışmaları ve açmazları listelemek daha iyi sonuç verir.

7 – Milliyetçilik (Küresel sorunlara küresel cevaplar gerek)

  • İlk temiz hamburgeri 2013 yılında üretilip yendi bile. Maliyeti 330 bin dolardı. Dört yıllık araştırma ve geliştirme sonucu bu miktar ünite başına 2 dolara indirildi ve on yıl kadar sonra endüstriyel olarak üretilmiş temiz etin fiyatının hayvan keserek elde edilen etten daha ucuza geleceği tahmin ediliyor.
  • Ortak bir kimlik oluşturmak için en iyi katalizör ortak düşmandır ve artık nisanlığın en az üç ortak düşmanı var: nükleer savaş, iklim değişikliği ve teknolojik sıçrama.

8 – Din (Tanrı artık milletin hizmetinde)

  • Hacı hocaların esas meselesi, en başından beri, ne yağmur yağdırmak ne şifa vermek ne kehanet ve de büyü idi. Ezelden beri yaptıkları tek şey yorumlamak.
  • Karl Marx’ın öne sürdüğü gibi, din bir tür kılıftır sadece.
  • Kamikazeleri doğuran şey, en son teknoloji ürünüyle en son dini öğretinin bileşimiydi.
  • Bir din ne denli arkaik görünürse görünsün, neredeyse her daim bir nebze yaratıcılık ve yeniden yorumlamayla son teknoloji ürünü cihazlar ve en sofistike çağdaş kurumlarla ayın potada eritilebilir.

9 – Göç (Kimi kültürler diğerlerinden daha mı iyi?)

  • Başkalarının ülkelerine girmesine izin vermiyorlar diye insanları ırkçılık ya da faşistlikle suçlamak da neyin nesi?
  • 500 milyon varsıl Avrupalı birkaç milyon yoksul mülteciyi bünyesinde barındıramıyorsa, insanlığın küresel medeniyeti sarıp sarmalayan çok daha yoğun çatışmaların altından kalkmakta nasıl bir şansı olabilir ki?

Kısım 3 – Umut ve Umutsuzluk

10 – Terörizm (Panik yok)

  • Teröristler zihin kontrolü ustalarıdır. Az sayıda insan öldürseler bile milyarlarca insanı dehşete düşürmeyi, AB ve ABD gibi büyük siyasi yapıları sarsmayı başarıyorlar.
  • Kelimenin düz anlamından da çıkarılabileceği gibi terörizm siyasi durumu maddi zarar vermekten ziyade korku saçarak değiştirme amacı taşıyan bir askeri stratejidir.
  • Terörizmde esas konu korkudur ve teröristlerin gerçek güçleriyle saldıkları korku arasında akıllara zarar bir orantısızlık olmasıdır.
  • Düşmanı, elindeki herhangi bir silahı ya da seçeneği ortadan kaldırmadan kışkırtmak çaresizlikle kalkışılan, yalnızca başka bir seçenek bulunmadığında başvurulan bir yöntemdir.
  • Ama teröristlerin pek bir seçeneği yok. Savaş açamayacak kadar zayıflar. Bu yüzden de düşmanı kışkırtıp aşırı tepki vermesine yol açacağını umarak teatral bir gösteri sahnelemeyi tercih ederler. Teröristler ortaya dehşet verici bir şiddet manzarası çıkarıp zihinlerimizi ele geçirerek bize karşı kullanırlar.
  • Sezgisel olarak terörizmin bir tiyatro olduğunu bildiğimizden, maddi değil duygusal etkisini değerlendiririz. Teröristler gibi terörle mücadele edenler de ordu generalinden ziyade tiyatro yapımcısı gibi düşünmeli. Her şeyden önce, terörle etkin bir şekilde mücadele etmek istiyorsak teröristlerin yapacağı hiçbir şeyin bizi alt edemeyeceğini idrak etmemiz gerek. Bizi yenik düşürebilecek tek şey terörist provokasyonlarla yanlış yola sapıp aşırı tepki vermemiz olur.
  • Devletler bu provokasyonlara karşı koymakta zorlanıyor çünkü modern devlet meşruiyetini, kamusal alanı politik şiddetten arındırmayı taahhüt etmesine borçludur. Bir yönetim korkunç felaketlere direnebilir hatta bunları göz ardı bile edebilir ama ancak meşruiyetini bu felaketlerin önlenmesinden almıyorsa.
  • Terörizmin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı bize bağlı. Zihnimizi teröristlere teslim eder, sonra da kendi korkularımıza aşırı tepkiler verirsek terörizm galip gelir. Teröristleri zihnimizden kovar, dengeli ve sakin davranırsak terörizm mağlup olur.

11 – Savaş (İnsanların aptallığını küçümsemeyin)

  • ABD, Çin, Almanya, Japonya ve İran gibi İsrail de 21. yüzyılda en başarılı stratejinin kenarda oturup başkalarının sizin yerinize dalaşmasını seyretmek olduğunu anlamış görünüyor.
  • Rusya’nın nüfusu 150 milyon ve gayrisafi yurtiçi hasılası 4 trilyon dolar. Hem nüfus hem de üretim bakımından ABD’ye (325 milyon nüfus ve 19 trilyon dolar) ve Avrupa Birliği’ne (500 milyon nüfus ve 21 trilyon dolar) kıyasla zayıf kalıyor. ABD’yle AB birleştiğinde Rusya’nın nüfusunu beşe, gayrisafi yurtiçi hasılasını ona katlıyor.
  • Meşhur Japon mucizesi ancak Japonya anakara hakimiyetini tamamen kaybettikten sonra başladı.
  • Bir doz alçakgönüllülük, insan aptallığına iyi gelebilecek potansiyel bir çaredir. Milli, dini ve kültürel gerilimler insanların kibirli bir şekilde kendi millet, din ve kültürlerinin dünyanın en mühimi olduğunu, dolayısıyla kendi çıkarlarının diğerlerinden ya da genel olarak insanlığın çıkarlarından önce geldiğini düşünmesinden kaynaklanıyor. Milletleri, dinleri ve kültürleri bu dünyadaki asıl yerleri konusunda biraz daha gerçekçi ve alçakgönüllü düşünmeye nasıl sevk edebiliriz?

12 – Alçakgönüllülük (Dünyanın merkezi değilsiniz)

  • Müslümanlar arasında başlıca istisnalar Türk, İran ve Mısır milliyetçileri. Onlar Hz. Muhammed öncesinde bile kendi milletlerinin insanlığın medarı iftiharı olduğuna ve Kuran indikten sonra da İslam’ın saflığını koruyup şanını yayanın da yine kendileri olduğuna inanıyorlar.
  • İsrailliler üç büyük din terimini genellikle Hrıstiyanlık (2,3 milyar), İslam (1,8 milyar) ve Yahudilik (15 milyon) için kullanır. 1 milyar üyesi bulunan Hinduizm, 500 milyon takipçisi olan Budizm’in yanı sıra Şintoizm (50 milyon) ve Sihizm (25 milyon) hesaba katılmaz.
  • Tektanrıcılık kendi Tanrı’larının tek olduğu ve herkesin O’na itaat etmesi gerektiği inancına dayalıdır. Bunun sonucunda Hrıstiyanlık ve İslam dünyaya yayılırken beraberinde Haçlı Seferleri, cihatlar, engizisyon mahkemeleri ve dinsel ayrımcılık da yayıldı.
  • Einstein ve Freud gibi bilindik isimlerin yanı sıra bilim alanlarındaki Nobel ödüllerinin yüzde 20’sini dünya nüfusunun binde 2’sinden azını oluşturan Yahudiler aldı.
  • Einstein Yahudi’ydi ama izafiyet teorisi Yahudi Fiziği değildi. Tevrat’a inanmanın enerji eşittir kütle çarpı ışık hızının karesi bilgisine vakıf olmakla ne ilgisi var?
  • Tüm alçakgönüllülük çeşitleri içinde belki de en önemlisi Tanrı karşısında alçakgönüllü olabilmektir. İnsanlar Tanrı’dan bahsederken çoğunlukla kendilerini küçük görüp tevazu sergiliyor ama sonra da Tanrı’nın adını anarak kendi kardeşlerine üstünlük taslıyorlar.

13 – Tanrı (Adını boş yere anmayın)

  • Tanrı var mı? Bu sorunun cevabı hangi Tanrı’dan bahsettiğinize göre değişir. Kozmik bir gizem mi dünyevi bir kanun koyucudan mı bahsediyoruz?
  • Ahlak “ilahi buyruklara uymak” değil “çekilen acıları azaltmak” anlamına geliyor.  Yani ahlaklı davranmak için bir mite ya da anlatıya inanmanız gerekmez, acıyı derinlemesine idrak etmeniz yeterlidir. Belli bir davranışın kendiniz ya da başkalarına nasıl lüzumsuz yara acı çektirdiğini gerçekten anlarsanız, haliyle bu davranıştan kaçınırsınız.
  • Bir tanrının emri değil de kendi çıkarınız doğrultusunda öfkenizin üstesinden gelmeniz gerekir. Öfkeden tamamıyla kurtulursanız, iğrenç düşmanınızı öldürerek elde edeceğinizden çok daha büyük bir huzura kavuşursunuz.
  • Hiçbir tapınağa gitmemek ve hiçbir tanrıya inanmamak da geçerli bir seçenek. Son birkaç yüzyılın kanıtladığı gibi ahlaklı bir hayat sürmek için Tanrı’nın adını anmaya ihtiyacımız yok. Muhtaç olduğumuz tüm değerler laiklikte mevcuttur.

14 – Laiklik (Gölgenizi tanıyın)

  • Tüm irfan ve ihsanın kendi tekelinde olduğunu düşünen kimi cemaatlerin aksine, laik insanların en temel özelliklerinden biri böyle bir iddiada bulunmamalarıdır. Erdem ve bilgeliğin belli bir yer ve zamanda gökten indiğine inanmaz, tüm insanların ortak doğal mirası olduğunu düşünürler.
  • Tüm ahlak kuralları gibi laik kurallar da toplumsal gerçeklikten ziyade erişilmek istenen idealleri yansıtır.
  • Peki laiklik ideali nedir? Laikliğin savunduğu en önemli değer, inanca değil gözlem ve dillere dayalı hakikat. Laikler hakikatin inançla karıştırılmamasına çabalıyor. Bir anlatıya büyük bir inançla bağlıysanız bu bize psikolojiniz, çocukluğunuz ve beyin yapınız hakkında pek çok şey söyleyebilir ama anlatının doğruluğunu kanıtlamaz (güçlü inançlara çoğunluk anlatı doğru olmadığında ihtiyaç duyulur.)
  • Önyargılarla ve baskıcı rejimlerle savaşmak büyük cesaret ister ama bilgi eksikliğini kabul edip bilinmeze doğru yol almak daha fazla cesaret istiyor. Laik eğitim, bir şeyi bilmiyorsak cehaletimizi kabul etmekten ve yeni deliller aramaya koyulmaktan korkmamayı öğretir bize. Bir şeyi bildiğimizi zannediyorsak bile fikirlerimizi sorgulamaktan ve kendimizi gözden geçirmekten kaçınmamalıyız.
  • Modern tarih, bilmediğini kabul edip zor sorular soran cesur insanlardan oluşan toplumların, herkesin sorgulamadan tek bir gerçeği kabul etmek zorunda olduğu toplumlardan hem daha zengin hem de daha huzurlu olduğunu gözler önüne serdi.
  • Cevaplayamadığınız soruların faydası, sorgulayamadığınız cevapların faydasından fazladır genellikle.
  • Laik eğitimin yaptığı, çocuklara hakikatle inancı ayırmayı, acı çeken tüm varlıklara karşı merhamet duymayı, tüm dünya sakinlerinin bilgeliğine ve deneyimlerine değer vermeyi, bilinmezden korkmadan özgürce düşünebilmeyi ve kendi eylemlerinin yanı sıra dünyanın sorumluluğunu da üstlenmeyi öğretmektir.
  • Devrim pikniğe gitmeye benzemiyordu ve omlet yapılmak isteniyorsa birkaç yumurta kırmak gerekiyordu.
  • Laik bilimin, çoğu geleneksel dine karşı en azından bir büyük avantajı var: kendi gölgesinden korkmuyor ve ilkesel olarak hatalarını ve kör noktalarını kabul etmekten kaçınıyor.

Kısım 4 – Hakikat

15 – Cehalet (Sandığınızdan daha az şey biliyorsunuz)

  • Homo sapiens’i diğer hayvanlardan farklı kılan ve bizi gezegenin efendisi konumuna yükselten bireysel aklımız değil, büyük gruplar halinde hep beraber düşünebilmemizdir.
  • İnsanlar cehaletlerinin ayırdına pek sık varmazlar çünkü kendilerini, benzer düşünen arkadaşlar ve düşündüklerini olumlayan haberlerden oluşan bir yankı odasına kapatırlar ve odada inançları durmadan desteklenirken neredeyse hiç sorgulanmaz.
  • İnsanları bulgulara boğup bireysel cehaletlerini açığa çıkarmak, kuvvetle muhtemel geri teper. Pek çok insan fazla miktarda bulgudan haz etmez ve elbette aptal hissetmek istemez.
  • Devrimsel bilgi nadiren merkeze ulaşır çünkü merkez halihazırdaki bilgiler üzerine kurulmuştur. Gücün merkezine kimin erişip kimin erişemeyeceğine karar veren genellikle eski düzenin bekçileridir ve onlar da geleneklere uymayan rahatsız edici fikirleri içeri sokmamaya meyillidir.
  • Sokrates’in iki bin yıldan fazla bir süre önce gösterdiği üzere, bu tür koşullar altında yapabileceğimiz en iyi şey bireysel cehaletimizi kabullenmektir.
  • Ama o zaman ahlak ve adalet ne olacak? Dünyayı anlayamıyorsak doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı nasıl ayırt edeceğiz?

16 – Adalet (Adalet algımızın tarihi geçmiş olabilir)

  • Beni öldürmeyi planladığınızı bilsem, önce davranıp gecenin yarısı boğazınızı kesmeye hakkım var mıdır?
  • Sorun, aslında ne yaptığımızı kavramanın son derece güç bir hale gelmiş olmasıdır.
  • Ne olup bittiğini öğrenmeye canıgönülden çabalamayan insanların niyetlerinde ters bir şey vardır.
  • Peki “canıgönülden çabalamak” neye tekabül ediyor?

17 – Hakikat Sonrası (Kimi yalan haberler kalıcıdır)

  • Hitler Kavgam kitabında, “En parlak propaganda tekniği, tek bir temel ilkeyi daima aklında tutmadıkça başarı yakalayamaz; birkaç noktayla sınırlı kalmalı ve bunları tekrar tekrar dile getirmelidir. Günümüzde bunun üstüne laf söyleyebilecek bir yalan haber simsarı var mı?
  • Öte yandan mitolojik bir anlatı olmadan insan kitlelerini etkin bir şekilde örgütleyemezsiniz. Katışıksız gerçekliğe bağlı kalırsanız peyinizden çok az insan gelir.
  • İşin aslı, mesele insanları bir araya getirmek olduğunda yalan hikayelerinin hakikat karşısında yapısal bir avantajı var. Grubun sadakatini ölçmek istiyorsanız insanların saçmalığa inanıp inanmadığına bakmak, hakikate inanıp inanmadıklarına bakmaktan çok daha iyi bir testtir.
  • İnsanların sadece kanıtlanmış olgulara inanmaları neyi ispatlar ki?
  • Ölü bir adamın resmi bulunan yeşil kağıt parçasının kendi başına bir değeri olduğunu sanıyorlar. “Aslında bu değersiz kağıt parçasını kullanabiliyor olmamın nedeni öteki insanlar için değer taşıması” diye kendilerine hatırlatmıyorlar pek.
  • İnsanların aynı anda hem bilip hem de bilmemek gibi muhteşem bir yeteneği var. Daha doğrusu bir şeyi gerçekten o konu hakkında düşününce biliyor ama çoğu zaman düşünmedikleri için bilmiyorlar. Konuya odaklanırsanız, paranın kurmacadan ibaret olduğunu bilirsiniz. Ama genellikle konuya odaklanmazsınız.
  • Öncelikle güvenilir bilgiye ulaşmak istiyorsanız karşılığını ödeyin. Habere bedava erişiyorsanız, elde edilen ürün siz olabilirsiniz. Düşünün ki meçhul bir milyarder size şöyle bir teklifle geldi: “Sana ayda 100 TL vereceğim ve karşılığında günde bir saat beynini yıkamama, kafana istediğim siyasi ve ticari önyargıyı yerleştirmeme izin vereceksin.” Böyle bir teklifi kabul eder miydiniz? Aklı başında olup da böyle bir şeyi kabul eden pek çıkmaz. O vakit, meçhul milyarder azıcık farklı bir teklifle gelir: “Her gün bir saat boyunca beynini yıkamama izin verirsen, senden bu hizmet karşılığında hiçbir şey talep etmeyeceğim.” Ve teklif birden milyonlarca insana cazip gelir. Siz de onlardan olmayın.
  • Sessizlik tarafsızlık anlamına gelmez; sessizlik statükoya arka çıkar.

18 – Bilimkurgu (Gelecek filmlerde gördüğünüz gibi değil)

  • Ne diye yapay zekanın cinsiyeti ya da kimliği olsun? Cinsiyet çok hücreli organik varlıklara ait bir özellik. Organik olmayan sibernetik bir varlığın cinsiyetle ne işi olur?
  • Belki hepimiz Matrix’teki gibi devasa bir bilgisayar simülasyonunun içinde yaşıyoruz. Böyle bir durum tüm milli, dinsel ve ideolojik anlatılarımızla çelişirdi. Ama zihinsel deneyimimiz yine gerçek kalırdı.
  • Zihninizin gerçekliğini sorgulamak istiyorsanız bunu matrisin içinde de dışında da yapabilirsiniz.
  • Ters Yüz filmi – Riley Anderson
  • Tüm hikayenin belkemiği olan aydınlanma anı, Riley sahici benliğini keşfedince değil, Riley’in tek bir özle özdeşleştirilemeyeceği ve iyiliğinin pek çok farklı mekanizma arasındaki etkileşime bağlı olduğu ortaya çıkınca yaşanıyor.
  • Aldous Huxley, Cesur Yeni Dünya’yı 1931 yılında, komünizm ve faşizm Rusya’da ve İtalya’da iyice yerleşmişken, Nazizm Almanya’da yükselişe geçmişken, Japonya Çin’i fethetmeye atılırken ve Büyük Buhran tüm dünyayı tutsak etmişken kaleme almış.
  • Bu cesur yeni dünyada Dünya Hükümeti, gelişmiş bir biyoteknoloji ve toplum mühendisliği kullanarak herkesin her daim memnun hissetmesini ve kimsenin başkaldırmak için bir nedeni olmamasını sağlıyor. Riley’in beynindeki Neşe, Üzüntü ve diğer karakterlerin birer devlet ajanına dönüştürülmüş olması gibi bir durum söz konusu. … Huxley’in dehasını açığa çıkaran, insanların korku ve şiddettense sevgi ve zevk sayesinde çok daha sıkı kontrol edilebileceğini göstermesi.
  • Beyniniz ve “benliğiniz” matrisin bir parçası olduğuna göre, matristen kaçmak için kendinizden kaçmanız gerek. Doğrusu, düşünülmesi gereken bir imkan bu. Benliğin sınırlı tanımından kaçmak, 21. yüzyılda hayatta kalmak için zaruri bir yetenek haline gelebilir.

Kısım 5 – Direnç (Eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bir şaşkınlık çağında nasıl yaşanır?)

19 – Eğitim (Değişmeyen tek şey değişimdir)

  • Günümüzde çoğu okul bilgi yüklemeye odaklanıyor. Eskiden bunun bir anlamı vardı çünkü bilgi azdı ve yavaş yavaş sızan mevcut bilgilerin önü sık sık sansürle kesiliyordu.
  • Oysa 21. yüzyılda inanılmaz miktarda bilgiye maruz bırakılıyoruz ve sansürcüler bile bunları durdurmaya çalışmıyor. Onun yerine yanlış bilgi yayıp lüzumsuz şeylerle dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlar.
  • Çoğu pedagoji uzmanı okulların şu dört şeyi öğretmeye başlaması gerektiğini savunuyor: eleştirel düşünce, iletişim, işbirliği ve yaratıcılık. Kabaca ifade edecek olursak, okullar teknik becerileri ikinci plana alıp genel amaçlı yaşam becerilerine ağırlık vermeli. Hepsinden önemlisi de değişimle başa çıkma, yeni şeyler öğrenebilme ve alışılmışın dışında durumlarda akli dengeyi koruyabilme becerileri olacak.
  • Çok eski dönemlerde beri hayat birbirini tamamlayan iki parçaya ayrılıyordu; öğrenme evresini takiben çalışma evresi geliyordu. Hayatınızın ilk döneminde bilgi biriktiriyor, beceriler geliştiriyor, dünya görüşü ediniyor ve sabit bir kimlik inşa ediyordunuz.
  • Hayatınızın ikinci evresinde dünyada yolunuzu bulmak, geçiminizi sağlamak ve topluma katkı sağlamak için edindiğiniz becerilere güveniyordunuz.
  • 21. yüzyılın ortasına gelindiğinde, ivme kazanan değişim ve buna ek olarak ortalama yaşam süresinin uzaması sonucu bu geleneksel model hükmünü yitirecek. … “Ben kimim?” sorusu her zamankinden daha ivedi ve karmaşık bir soruya dönüşecek.
  • İnanılmaz miktarlarda bilgi yağmuruna tutuluyorsanız ve bunları sindirip analiz etmenizin hiçbir yolu yoksa nasıl davranmalısınız? Yoğun belirsizlik halinin bir arıza değil de bir özellik olduğu bir dünyada nasıl yaşanır?
    • Böyle bir dünyada hayatta kalıp başarı sağlamak için zihninizi son derece esnek, duygusal dengenizi son derece ihtiyatlı kullanmaya ihtiyacınız var. Durmadan hakim olduğunuz şeyleri geride bırakmak ve bilinmezliği benimsemek durumunda kalacaksınız.
  • İnsanları hacklemek…
  • Algoritmalar şu anda sizi izliyor. Nereye gittiğinizi, ne aldığınızı, kiminle buluştuğunuzu izliyorlar. Yakında attığınız her adımı, aldığınız her nefesi, kalbinizin her atışını takip edecekler. Büyük veri ve makine öğrenmesi sayesinde sizi gitgide daha iyi tanımayı umuyorlar. Ve bu algoritmalar sizi sizden daha iyi bilir hale gelince sizi kontrol edip yönlendirebilecekler ve bu konuda yapabileceğiniz pek bir şey bulunmayacak. Matriste ya da Truman Show’da yaşayacaksınız. Sonuçta basit bir ampirik mesele bu: algoritmalar içinizde neler döndüğünü sizden daha iyi bilirse otorite onlara geçer.

20 – Anlam (Hayat bir anlatı değil)

  • Hayatın anlamını aradığımızda gerçekliğin ne olduğunu ve kendimizin bu kozmik tiyatro oyunundaki rolünü açıklayacak bir hikaye isteriz. Bu rol bizi kendimizden daha büyük bir şeyin parçası yapar, tüm deneyim ve tercihlerimize anlam katar.
  • Hakuna matata, takma kafana
  • Hayatıma anlam katmak için bir anlatının iki koşulu sağlaması gerek. Öncelikle bana oynayacağım bir rol sunmalı.
    • İkincisi, iyi bir anlatının sonsuzluğa uzanması şart değilse de benim ufkumu aşması gerekir. Anlatı beni kendimden daha büyük bir şeyin için yerleştirerek bana bir kimlik sağlar ve hayatımı anlamlandırır. Ancak söz konusu “daha büyük şeye” anlam verenin ne olduğunu merak etmeye başlamam gibi bir tehlike var daima.
  • Kişisel kimlikler ve koskoca toplumsal sistemler bir anlatı üstüne kurulunca, ondan kuşku duymak anlatıyı destekleyen delillerden ötürü değil, anlatının çöküşü bireysel ve toplumsal bir felaketi tetikleyeceği için akla gelmez. Tarihte kimi zaman çatı temellerden daha önemlidir.
  • İsa’yı inananların gözünde nasıl gerçek kılarsınız? Komünyon ayininde rahip bir parça ekmek ve bir bardak şarap alır ve ekmeği İsa’nın bedeni, şarabı İsa’nın kanı ilan eder. Bunları yiyip içen inançlılar İsa’yla birlik olurlar.
  • Tüm ayinler içinde en tesirlisi kurban kesmektir çünkü acı dünyadaki en gerçek şeydir. Acıya aldırmamak ya da şüpheyle yaklaşmak imkansızdır.
  • Bir anlatı için acı çekmek, anlatının gerçekliğine ikna olmanıza yeter genellikle.
  • Bir inanç uğruna ne kadar fedakarlıkta bulunurlarsa inançları da o kadar güçlenir.
  • Son zamanlarda faşizmin tam olarak ne ifade ettiği konusunda kafalar son derece karışık. İnsanlar hoşlanmadıkları hemen herkese “faşist” sıfatı yakıştırıyor. Bu terim genel amaçlı bir küfre indirgenme tehlikesi taşıyor.
  • Hayatın anlamını ve hangi anlatıya inanacağınızı bilmiyorsanız ne yaparsınız? Seçebiliyor olmayı kutsallaştırırsınız.
  • Gerçekten kendinizi anlamak istiyorsanız, Facebook hesabınızla ya da içsel benlik anlatınızla özdeşleşmemelisiniz. Onun yerine bedeninizin ve zihninizin gerçek akışını gözlemlemelisiniz. Göreceksiniz ki düşünceler, duygular ve arzular çok da bir sebebi olmadan ve sizden bir komut gelmeden belirip kayboluyor, tıpkı sağdan soldan esip saçınızı başınızı dağıtan rüzgar gibi. Üstelik nasıl ki rüzgar değilseniz, deneyimlediğiniz düşünce, duygu ve arzular karmaşası da değilsiniz ve bunlara dair geriye dönüp bakarak anlattığınız strelizie anlatı hiç değilsiniz. Hepsini deneyimliyorsunuz ama kontrol etmiyorsunuz; bunlar sahip olduğunuz şeyler değil ve siz onlar değilsiniz. İnsanlar, “Ben kimim?” diye sorup cevap olarak bir anlatı bekliyorlar. Kendiniz hakkında bilmeniz gereken ilk şey bir anlatı olmadığınız.
  • Buda, evrenin üç temel gerçekliği olduğunu düşündü. her şeyin durmadan değişmesi, hiçbir şeyin kalıcı bir özünün bulunmaması ve hiçbir şeyin bütünüyle tatmin edici olmaması. Galaksinin, bedeninizin ya da zihninizin en kuytu köşelerini keşfetseniz de hiç değişmeyen, sonsuz bir öz taşıyan ve sizi bütünüyle tatmin eden bir şey asla bulamazsınız.
  • Aklınıza mukayyet olmak için her zaman bu içi boş şeyleri gerçek koşullara tercüme edin: ıstırap içinde kıvranarak ağlayan bir asker, dövülüp zalimce muamele gören bir kadın, korkuyla titreyen bir çocuk.
  • O yüzden evren hakkındaki gerçeği, hayatın anlamını ve kendi kimliğinizi öğrenmek istiyorsanız, acıyı gözlemleyerek ve acının neye tekabül ettiğini inceleyerek başlamak en iyisi.
  • Cevap bir anlatı değil.

21 – Meditasyon (Sadece izle)

  • Üniversiteye başlayınca, üniversitenin cevapları bulmak için en uygun mekan olacağını zannettim. Ama hayal kırıklığına uğradım.
  • Hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak için yaşamı anlamanız gerek.
  • Hayatı neyin bir arada tuttuğunu bir gün keşfederseniz, o zaman ölüme ilişkin büyük sorunun cevabı da ortaya çıkacaktır.
  • Bir şey istediğimde ve istediğim olmadığında zihnim acı üreterek tepki veriyor. Acı dış dünyadaki nesnel bir koşul değil, kendi zihnimin ürettiği zihinsel bir tepki. Bunu öğrenmek, daha fazla acı üretmenin önüne geçme yolunda atılacak ilk adımdır.
  • Algoritmalar bizim yerimize karar vermeye başlamadan evvel kendi zihinlerimizi anlamamız hayrımıza olacaktır.