Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı, neyi ya da neleri kafaya takmak gerektiğini, kafaya takmanın olası sonuçlarını, takmanın mutluluğa etkisini ve her şeyin sonunda mutlak ölümün bizi beklediğini hatırlatan Mark Manson’un kafa rahatlatıcı kitabıdır.

Klasik bir kişisel gelişim kitabı gibi duruyor okuma öncesinde. Kdv’si içinde tavsiyeler veren bir kitaptı gözümde.

Açıkçası beklentimin üzerine çıktığını söyleyebilirim.

Mark Manson, farklı yaşantılardan kesitlerin yanında kendi yaşadıklarından da örnekler veriyor. Genç olmasına rağmen bazı uçları görmüş. Anlatımı akıcı.

Kafaya Takmama Sanatı kitabından altını çizdiklerim:

Çabalama

  • Bukowski “İki şansım var, ya bu postanede kalacağım ve delireceğim… ya da istifa edeceğim, yazarı oynayacağım ve açlıktan öleceğim. Açlıktan ölmeye karar verdim.”
  • Kontratı imzaladıktan sonra, ilk romanını üç haftada yazdı. Adı “Postane” idi, ithaf bölümünde de “kimseye ithaf edilmemiştir” yazılıydı.
  • Para kazanmanın en iyi yöntemlerini öğrenirsiniz çünkü yeterince paranız olmadığını düşünürsünüz.
  • Daha iyi bir yaşamın anahtarı daha fazlasına sahip olmaya çabalamak değildir; Daha aza önem vermektir, gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır.
  • Ama ya şimdi? Şimdi beş dakikalığına bile kendinizi bok gibi hissetseniz son derece mutlu ve harika hayatları olan insanların 350 fotoğrafıyla bombardıman ediliyorsunuz, bu durumda hatanın sizde olduğunu hissetmemeniz imkansız kuşkusuz.
  • George Orwell insanın burnunun ucundakini görmesinin sürekli mücadele gerektirdiğini söylemiştir. Stres ve kaygımızın çözümü de burnumuzun ucundadır..
  • Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif deneyimi kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.
  • Mutlu olmayı ve sevilmeyi umutsuzca arzuladıkça, çevrenizde kim olursa olsun kendinizi yalnız hisseder ve korkarsınız.
  • çabalamayın.
  • Bir şeye daha az önem verdiğinizde onu daha iyi yaptığınızı fark ettiniz mi? Bir şeyi başarmayı en az kafaya takan kişi genellikle onu başaran kişi olur. Hiç aldırmamaya başladığınızda her şeyin yerli yerine oturduğu olmadı mı?
  • Yaşamda bir değeri olan her şey ona bağlı negatif deneyimin üstesinden gelmekle kazanılır.
  • Istırap yaşamın dokusundaki sökülmez ipliktir ve onu söküp atmaya çalışmak sadece olanaksız değil, aynı zamanda yıkıcıdır da: Onu söküp atmaya çalışırken tüm kumaşı yırtarsınız. Istıraptan kaçınmaya çalışmak ıstıraba çok fazla önem vermektir. Tersine, ıstıraba kafayı takmamayı becerebilirseniz kimse sizi durduramaz.
  • Kafaya takmadan yaşamın en zor ve korkutucu meydan okumalarına bakabilmek ve yine de eyleme geçebilmek.
  • Bir gün öleceksiniz. Bunu herkesin bildiğini biliyorum, ama unuttuysanız diye hatırlatmak istedim.

bukowski

  • Hiçbir şeyde anlam bulamayan, hiçbir şeyin duygularını harekete geçirmediği insan için bir isim vardır: psikopat.
  • Kafaya takmamak ne anlama gelir:
    • 1. Ustalık: Kafaya takmamak kayıtsız olmak anlamına gelmez; kayıtsız olmanın sizi rahatsız etmemesi anlamına gelir.
      • Kafaya takmamak diye bir şey yoktur.
      • Asıl soru neyi kafaya takacağımızdır.
      • Nereye giderseniz gidin, sizi bekleyen bir sorun yumağı vardır. Bunda bir sorun da yoktur. Mesele bu yığından kaçmak değil, mesele uğraşmaktan hoşlanacağınız yumağı bulmaktır.
    • 2. Ustalık: Zıtlıkları kafaya takmamak için o zıtlıklardan daha önemli bir şeyi kafanıza takmanız gereklidir.
      • Çoğu insanın, özellikle de eğitimli, şımartılmış orta-sınıf beyazların “hayatları tasaları” olarak gördüklerinin, gerçekten kaygılanacak daha önemli şeylerinin olmayışının yan etkileri olduğunu düşünüyorum.
      • Demek ki yaşamımızda önemli ve anlamlı bir şey bulmak zamanınızı ve enerjinizi kullanmanın en verimli yoludur. Çünkü bu anlamlı şeyi bulamazsanız anlamsız ve önemsiz şeyleri kafaya takacaksınız.
    • 3. Ustalık: Farkında olsanız da olmasanız da, her zaman neyi kafaya takacağınızı seçiyorsunuz.
      • Eskiden düşüncelerini o kadar önemsediğimiz insanlar artık yaşamımızda değillerdir.
      • Bunk Moreland “Kafayı takma sırası sende değilken kafana takarsan başına bunlar gelir işte.”

Mutluluk Bir Sorundur

  • Istırap ve kayıp kaçınılmazdır ve onlara karşı koymaya çalışmaktan vazgeçmeliyiz – Buda
  • Tatminsizlik ve huzursuzluk insan doğasına ait özelliklerdir ve göreceğimiz gibi tutarlı bir mutluluğu oluşturmak için gerekli bileşenlerdir.
  • Neye sahip olursak olalım tatminsiz olmaya ve ancak sahip olmadıklarımızla tatmin olmaya donatılmışız.
  • Sorunlar, hayatın sabitleridir.
  • Mutlu olmak için çözecek bir şeye ihtiyaç duyarız. Demek ki mutluluk bir eylem biçimidir, bir etkinliktir, edilgen bir şekilde size bağışlanmış bir şey değildir. Onu bir mekanda, bir fikirde, bir meslekte ve şunu da söyleyeyim ki bir kitapta bulamazsınız.
  • Hakiki mutluluğa sadece hoşunuza giden sorunları bulduğunuzda ve onları çözerken zevk aldığınızda ulaşabilirsiniz.
  • Başarınızı belirleyen “Neyin tadını çıkarmak istiyorsun?” sorusu değildir, doğru soru “Hangi ıstıraba katlanmaya razısın?” sorusudur. Mutluluğa uzanan yol engebelidir ve utançla döşenmiştir.
  • Ben ödülü istedim, mücadeleyi değil. Sonucu istedim, süreci değil. Sadece zafere aşıktım, mücadeleye değil. Ve hayat böyle yürümez.

Özel Değilsiniz

  • Sadece yirmi beş yaşında oldukları ve hayatta dişe dokunur tek bir başarıları olmadığı halde kendilerine yaşam koçu derler ve başkalarına yardım etmek için para isterler.
  • Kendimizi ifade etmek için ne kadar çok özgürlük verilirse, bizimle aynı fikirde olmayan ya da canımızı sıkan birilerinin olmamasını da o kadar fazla istiyoruz. Aykırı bakış açılarıyla ne kadar fazla karşılaşırsak, varlıkları o kadar fazla canımızı sıkıyor..
  • Çoğumuz yaptığımız şeylerin çoğunda son derece ortalamayız. Bir şeyde özel olsanız bile bir sürü diğer şeyde ortalama ya da ortalamanın altındasınız. Yaşamın doğası budur.
  • Yaşamın büyük bölümü olağan, sıradan ve ortalamadır.
  • Teknoloji eski ekonomik sorunları çözerken bize yeni psikolojik sorunlar yarattı. İnternet sadece açık bir enformasyon kaynağı değildir, aynı zaçık bir güvensizlik, kendinden kuşku duyma ve utanç kaynağıdır.

Istırap Çekmenin Değeri

  • Yapması gereken şeyi yaptığını ve hiçbir şeyden pişmanlık duymadığını söylerdi.
  • Öz-farkındalık soğanının ilk katmanı, basitçe, insanın kendi duygularını anlamasıdır.
  • Öz-farkındalık soğanının ikinci katmanı, neden bu şekilde hissettiğimizi sorabilme becerisidir.
  • Öz-farkındalık soğanının bir başka ve daha derin bir katmanı vardır. Ve bu katman kahrolası gözyaşlarıyla doludur. Üçüncü seviye bizim öz değerlerimizdir.

sorrow_by_the_blesser

  • Değer verdiğimiz şeyin bize faydası yoksa, başarı/başarısızlık diye kabul ettiğimiz şeyleri pek de iyi seçememişsek, bu değerlere temellenen her şey; düşünceler, duygular, her günkü hislerimiz geri dönüp bizi incitecektir.
  • İçgüdüsel olarak kendimizi başkalarına göre ve statüyle değerlendiriyoruz. Soru kendimizi başkalarına göre değerlendirmeli miyiz değil; hangi standarda göre kendimizi ölçmeliyiz?
  • Bir avuç ortak değer yargısı insanlara berbat sorunlar yaratır; çözümü pek mümkün olmayan sorunlar. Hızlıca bunların bazılarının üzerinden geçelim:
    • Haz
      • Haz, mutluluğun nedeni değil, sonucudur.
    • Maddi başarılar
      • İnsanlar kendilerini davranışlarıyla değil sahip oldukları statü sembolleriyle ölçmeye başladıklarında, bu sadece sığ olmaları değil, sevimsiz insanlar olmaları anlamına gelir.
    • Her zaman haklı olmak
    • Sürekli pozitif olmak
      • Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil, bir inkar biçimidir.
  • Freud – Bir gün geriye dönüp baktığınızda mücadele günlerinizin en güzel günleriniz olduğunu göreceksiniz.
  • Kişisel gelişim denilen mesel sadece bununla alakalıdır: Daha iyi değer yargılarına öncelik vermek, kafayı takacak daha iyi şeyler seçmek. Çünkü daha iyi şeylere aldırdıkça daha iyi sorunlarınız olur. Sorunlarınız iyileştikçe de yaşamınız düzelir.

Seçim Sizindir

  • Başımıza gelenleri kontrol edemeyiz. Ama başımıza gelenleri nasıl yorumladığımızı ve nasıl tepki gösterdiğimizi her zaman kontrol edebiliriz.
  • Şeyleri nasıl gördüğünüzü, nasıl tepki verdiğinizi, nasıl değerlendirdiğinizi siz seçersiniz. Deneyimlerinizi ölçecek ölçütü siz belirlersiniz.
  • Medya, gerçek bir mesele hakkındaki gerçek bir hikayeyi duyuracağına, orta seviyede rencide edici bir şey bulmayı, bunu geniş kitlelere duyurmayı, öfke yaratmayı, bu öfkeyi gerisin geri yine kamuya duyurarak halkın başka bir kesimini de öfkelendirmeyi çok daha kolay ve karlı buluyor. Bu durum iki hayali taraf arasında karşılıklı bok atma yankısı yaratarak hepimizi toplumu ilgilendiren gerçek sorunlardan uzak tutuyor. Politik açıdan her zamankinden daha çok kutuplaşmış olmamıza şaşmamalı.
  • Değer yargılarınızı yeniden değerlendirirken, bu süreçte hem içten hem de dıştan dirençle karşılaşacaksınız. Hepsinden önemlisi, siz kendinizden emin olamayacaksınız; yaptığınızın yanlış olup olmadığını merak edeceksiniz. Bu iyi bir şeydir.

seçim

Her Konuda Yanılırsınız

  • Sürekli hakikate ve kusursuzluğa yaklaşma eylemi içindeyizdir, ama asla hakikate ve kusursuzluğa yaklaşamayız.
  • Kendimiz için nihai “doğru” yanıtı aramamalıyız, bunun yerine bugün hatalı olduğumuz yerleri budayabilirsek, yarın biraz daha az hatalı oluruz.
  • Emin olmak gelişmenin düşmanıdır. Hiçbir şey olana kadar kesin değildir ve olduktan sonra bile tartışmaya açıktır. Bu nedenle değer yargılarımızın kaçınılmaz kusurlarını kabul etmek her türlü  büyüme için gereklidir.
  • Değer yargılarımız kusurul ve eksiktir, kusursuz ve tam olduklarını sanmak bizi tehlikeli derecede dogmatik bir zihin yapısına sürükleyerek kendinde hak görmeyi besler ve sorumluluklardan kaçarız. Oysa sorunlarımızı çözebilmenin tek yolu, öncelikle eylemlerimizin ve inançlarımızın o zamana kadar yanlış olduğunu ve işe yaramadığını kabul etmektir.
  • Parkinson yasası: İş tamamlanması için var olan tüm zamanı kapsayacak şekilde genişler.
  • Manson’ın Kaşınma yasası: Bir şey ne kadar fazla kimliğinizi tehdit ediyorsa, o kadar fazla ondan kaçınırsınız.
  • Budizm “kim olduğunuz” düşüncenizin keyfi bir zihinsel yapı olduğunu, var olduğunuz fikrinden tümüyle vazgeçmenizi; kendinizi tanımladığınız keyfi ölçütlerin aslında sizi tuzağa düşürdüğünü, her şeyden vazgeçmenin daha iyi olduğunu söyler. Bir anlamda Budizm’in kafanıza takmamanızı öğütlediğinizi söyleyebilir.
  • Kendiniz için seçtiğiniz kimlik ne kadar dar ve nadirse, her şey sizi o kadar fazla tehdit eder. Bu nedenle kendinizi mümkün olan en basit ve olağan şekilde tanımlayın.
  • Hayatınızda bir değişiklik olması için bir şey hakkında yanılmanız gerekmektedir.
  • Aristoteles şöyle demiştir: Bir fikri kabul etmeden onunla oyalanmak eğitimli bir zihnin işaretidir. Farklı değerlere onları kabul etme zorunluluğu hissetmeden bakıp değerlendirmek belki de insanın yaşamını anlamlı bir şekilde değiştirmesi için ana beceridir.

Başarısızlık İlerlemektir

  • Bir konuda ilerlemek binlerce küçük başarısızlık üzerine inşa edilir ve başarınızın cüssesi o şeyde ne kadar başarısız olduğunuza bağlıdır.
  • Nasıl ki insan fiziksel acı çekerek daha kuvvetli kemiklere ve kaslara sahip olursa, duygusal acı çekerek de duygusal dayanıklılığa, daha güçlü bir kendilik duygusuna, daha fazla şefkate ve genel anlamda daha mutlu bir hayata sahip olur.
  • Zaten hayat bilmemek, ama yine de bir şey yapmak değil midir? Hayatın tümü böyledir. Hiç değişmez.
  • Eylem motivasyonun sadece sonucu değildir, aynı zamanda nedenidir de.

Hayır Demenin Önemi

  • Mutlak özgürlük, kendi başına, hiçbir anlam ifade etmez.
  • Sevdiğiniz birisi için bir fedakarlık yapacaksanız, bunu istediğiniz için yapmalısınız, kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz ya da yapmamanın sonuçlarından korktuğunuz için değil.
  • Fikir ayrılığı olmadan güven olmaz. Fikir ayrılığı kimin koşulsuz olarak, kimin kendi çıkarları için yanımızda olduğunu göstermek için vardır. Kimse sürekli evet diyen birine güvenemez.

olumun_oldugu_bu_dunyada

Ve Ölürsünüz

  • Ölümden rahatsız olmamanın tek yolu kendinizi olduğunuzdan daha büyük bir şey gibi görmeniz ve anlamanızdır; kendinize hizmet etmenin ötesine uzanan değerler seçmeniz gerekir; çevrenizdeki kaotik dünyaya toleranslı, basit, her an geçerli ve kontrol edilebilir değerler. Tüm mutlulukların kökeni budur.
  • Kendinizden daha büyük bir şeyi sevmek, daha yüce bir bütüne katkı sağlayan bileşenlerden biri olduğunuza inanmak, hayatınızın idrak etmesi mümkün olmayan büyük bir sürecin küçük bir parçası olduğunu kavramak.